1 Ağustos 2012 Çarşamba

Refah Seviyesi ve Mutluluk


Avrupada ki kimi ülkelere göre yurt ekonomisinin iyi durumda bulunması, acaba günümüz insanında ne gibi değişiklikleri getiriyor diyebiliriz. Örneğin basit de olsa mutluluk artışını sağlayabildi, iyi ‘komşuluk’ ilişkilerini, ‘tutarlı’ davranışları gerçekleştirebildi mi?

İntahar vakaları azaldı mı? Kadına şiddet bitti mi? Onları koruma altına alabiliyor muyuz? Özetlemek gerekirse ruh sağlıklarında belirgin bir iyileşme görüldü mü? İnsanlar birbirlerine ne kadar kırılmış olsalar da 'Seni seviyorum' diyebiliyorlar, hoşgörü içinde bulunabiliyorlar mı?
Toplum yaşamını yorgun düşüren çetecilikten soygunculuktan kurtulabildik mi? Bunalım ve çürümelerin temelinde bir şeylerin yoksunluğunu idrak edebildik mi? Zaaflarımızı fark edebildik mi?
Spor müsabakalarına önce ‘kardeşlik/dostluk’ sloganıyla hep birlikte milli marşı söyleyip aynı zamanda bunu yaşayabiliyor muyuz? Yoksa birbirimizi gırtlaklamamız devam ediyor mu?
Maalesef, hiçbir soruya-ekonomideki büyümeye, oturmuşluğa rağmen-ılımlı bir biçimde yaklaşabilmek mümkün değil.
Aslında bütün bu olumsuzlukların altında ister kabul edilsin ister edilmesin–başlı başına ortak yanlarımız-anlayışı yatıyor.
Bu yüzdendir ki, gerçekten de iman-inanç faktörünü görmezlikten gelerek bir şeyler yapmanın mümkün olamayacağı aleniyet kazanıyor. Bu geçmişte böyle idi, gelecekte de böyle olacaktır.
Tarih boyunca insanlığın yolunu aydınlatmış bilge kişilerin ve daha nice büyük zatların yaşamlarını bir inceleyin. Onların insanlara bıraktığı yegâne seçenek, teslimiyet ve tevekkül içinde yaşamın kabul edilmesidir. Bu amacın gerçekleşmesi bağlamında hiç çalışmamak, yan gelip yatmak, tabir caizse “armut piş, ağzıma düş” gibilerinden davranmak söz konusu değildir.
Mevlâna Celaleddin-i Rumi, İbn-i Arabî, Hacı Bektaş-ı Veli, Yunus Emre gibi daha nice büyükler, sünnetullah prensiplerini kendilerine düstur edinmişler ve insanlığa örnek olmuşlardır.
Kuşkusuz, istatistikler, dinden uzak olan toplumların refah seviyeleri ne kadar yüksek düzeyde olursa olsun mutlu olamadıklarını gösteriyor. Bu acı gerçeği görmezden gelerek hayata devam etmek büyük bir haksızlık olur kanaatindeyim. Sadece madde dünyasına atıfta bulunan, ama bunu yaparken tek yol olarak baş döndürücü bir şekilde abartmayı araç olarak seçen böylece yalan dünyadan yansımalarda bulunan kimseler her zaman hayal kırıklığı yaşatacak ve yaşayacaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder