17 Ağustos 2012 Cuma

Mezarimiz Nerede olmali?


Gömülme hususunda son zamanlardaki talep, din eksenli yaþayanlarýn dýþýnda kalanlarda garip bir geliþme gösteriyor.
Deniyor ki, mezarým gül bahçeleri içinde, selvi aðaçlarý altýnda ya da dere kenarlarýnda olsun. Bu nedenle ‘Aþiyan’ý tercih’ ederim. Çünkü Boðaz’ý görüyor.
Ýsteklere bakar mýsýnýz!
Ýnsanýn gülesi geliyor. Trajý-komik bir durum var anlayacaðýnýz. Ne hikmetse, böyle yerleri tercih ediyorlar, tutku ile istiyorlar. Ýþe yarayacaðýný düþünüp berbat bir yere gömülmek istemiyorlar. Umarsýz bir yaklaþým bu. Cehaletin tipik bir örneði.
Herhalde iþin aslýný bilmiyorlar veya habersizler.
Yani hayatýn hiç bir olgusu karþýsýnda bu kadar kesin davranmayan ve bu düþüncelerinde sabit olan insanlar var.
Anlatalým:
Her kim, nerede gömülürse gömülsün, bir þey deðiþmez. Mezar yeri bile belli olmayan nice insan , þehitler yok mu.Boðularak ölen iman sahipleri için ne düþünebiliriz?

Mezar yerini “iyi” ya da “berbat” diye vasýflandýrmak hiç de doðru bir yaklaþým olmuyor.
Aralarýnda bir fark olmadýðýný söylemek gerekiyor.
Bu arada, mistik bir ayrýntýda ki uyarýyý da unutmayalým: Allah Rasulü (s.a.v) diyor ki: ‘Ölülerinizi Salih kimselerin yanýna gömün.’ Bu hadisi þöyle yorumluyorum.

Zahirde iyi komþu hayatýn yaþamýn nasýl bir gerçeði ise, iman sahibi bir kimsede mezar yaþamýnda bu mesabededir.
Mevta ölümün akabinde izafi gayb âlemine geçtiðinde, huzurlu bir ortamýn nimetlerinden faydalanabilir. Akabinde yeniden gerçekleþek bir Baas ortamýna kadar da bu yaþamý sürdürebilir.
Yeterki mezarda Rabbin kim? Kitabýn Ne? Men Nebiyyike? olarak sorulan sorulara cevap verilebilsin, Yani önce münkire nekire üstünlük saðlanabilsin.
Salih bir insana hem bir dost hem de komþu olmak açýk söyleyeyim imrenilecek hatta kýskanýlacak bir durum yaratacaktýr.
Aksini düþünmek bile insana acý ve ýzdýrap verecektir.

Toplumsal Hafiza


Güncel olaylar gösteriyor ki toplumsal hafýzamýzý kaybetmiþ bulunmaktayýz. Üstelik bu durum, farklý kutuplardaki görüþleri savunan fikir sahipleri tarafýndan, son yýllardaki çeþitli vakalarýn ardýndan hatýrlatýlmýþ ve herkes bu uyarýlardan þöyle ya da böyle nasibini almýþtýr.
Geçmiþte topluma acý veren, sistemin çalýþma prensipleri ve sonuçlarý günümüzü de etkilemektedir.
Size sormak isterim. Hafýza kaybý ne demektir?
Varlýðý kavramada rehberimiz olan tasavvuf yönlü açýklamalara bakýldýðýnda hafýzanýn, ‘günlük yaþamýn içerdiði bilgi’ anlamýnda, ruhta kayýtlý olduðu ve asla kaybolmadýðýdýr. Beynin, fonksiyon yetersizliði nedeniyle bu kayýtlarý geri alamamasý ise hafýza kaybý sayýlýr.
Gerçekte ise kayýp yok, okuyamama durumu mevcuttur. Mesela kiþinin kafasýný çarpmasý, beynin hafýzadaki kayýtlara ulaþma fonksiyonuna zarar verir ama ruhtaki kayýtlarý silmez.
Peki o zaman, toplum olarak kafamýza ne çarpmýþtýr da beyinlerimiz hafýzada mevcut kayýtlarýmýzý geri alamamaktadýr? Acaba, varlýðý sadece madde boyutu kabul etmek mi beyinleri bloke eden fonksiyon yetersizliðine yol açan? Toplum olarak maneviyatýmýzdan uzaklaþmýþ olmak mýdýr bizleri zaten deneyimlenmiþlikten alýkoyan?
Ýnsanlýk sadece beþ duyu ile var kabul etmenin sancýlarýný çekmiþ ve gerekli dersleri çýkarmýþ olarak, tüm felsefi ve metafizik öðretilere kapýlarýný ardýna kadar açmýþ durumda. Herkesin idrakine uygun hakikât bilgisine varabilecek yollar artýk sadece ekrandaki bir ‘týk’ lama kadar uzakta. O halde bu edinimlerden kaçmanýn ne gereði var ki?
Yoksa bize tu kaka derler diye mi korkuyoruz?
Her devirde ve her koþulda nuruyla bizi aydýnlatmaya devam eden o muhteþem Zat, Efendimiz (s.a.v) bize bildirmiþ: "Þu Kur'ân'ý muhafazaya itina gösterin. Muhammed'in nefsini kudret elinde tutan Zât-ý Zülcelâl‚ kasem olsun Kuraný Kerim’in (hafýzalardan) kaçmasý, develerin baðlarýndan boþanýp kaçmasýndan daha kolaydýr." demiþtir.

Buharî, Fedailu'1-Kur'ân 23; Müslim, Salâtu'l-Müsâfýrîn 231 (791).

Bayram Ediyoruz


Yakýnlarýmýz, dostlarýmýz hacý olmak üzere bu topraklarý terk ettiler, celal ve cemal nurlarýnýn yeryüzünde en yüksek olduðu beldede kulluklarýný eda etmekteler.
Hac vazifesinin iki yönü var ehlinin bildirdiðine göre: Birincisi günahlarýn affolmasý, ikincisi ise Mebrur olaný. Yani oradaki yüksek enerji kapasitesinin etkisiyle beyinde yeni aktivitelerle beraber açýlýmlar oluþmasý.
Bu görevi ve ritüelleri eda etmiþ olan herkes affolmuþtur ve bu kati gerçek þu hadis ile müjdelenmiþtir: “Ýbnu Abbâs (radýyallahu anhümâ) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Beyt'i (Kâbe-i Muazzama'yý) kim elli defa tavaf ederse, günahlarýndan çýkar ve týpký annesinden doðduðu gündeki gibi olur." Tirmizî, Hacc 41, (866).
Affolma kavramý geçmiþ günahlar içindir ve ülke dönüþünde insanýn hayatýnýn sonuna kadar olan davranýþlarýndan halen sorumlu olduðunu ifade eder.
Vakfe anýnda oluþan ve nasýl bir mekanzima içersinde cereyan ettiði bilinmeyen bu günahlarý silme eylemi, kuþkusuz Hz. Muhammedin Ýslam alemine olan bir armaðanýdýr.
Mebrur un karþýlýðý cennettir ve kiþi beyninde oluþan bazý açýlýmlarýn neticesinde gerçeðini aslýný bilir hale gelir. Esasen bu görevin ifasýndaki ana amaç da bir yerde budur.
Efendimiz (s.a.v) þöyle bildirmiþtir: Umre, kendisi ile öbür umre arasýndaki zaman içinde iþlenen günâhlara kefarettir. Haccý mebrurun cennetten baþka karþýlýðý yoktur!” (Müslim)
Ayrýca Beytullah’ýn maneviyatýndan gelen yüksek feyz ile kaleme alýnanlar ne hoþ ne kadar güzeldir.
Bildirildiðine göre Allah, günâhlarýndan arýndýrmayý murad ettiðinde kuluna oraya gitmeyi nasip eder ve yine Mebrur’u dilediði kuluna bahþeder!
Ýþte bu yüzden biz bu göreve layýk görülüp kendilerine nasip olmuþ tüm Hacý’lar için caný gönülden sevinir, onlar için bayram ederiz.
Hacca gitmek için inanýlmaz bir eðilim var biliyorsunuz. Umreye de öyle. Bütün bunlar insanýmýzdaki bazý þeylerin deðiþtini göstermiyor mu dersiniz?

Teslimiyet ve Açilim


       Rahat býrakmýyor, býrakamýyor. Üstün üstüne gidiyor merakým. Açýlýmlarýn çoðuda bu sýkýþma hallerinde oluþuyor. Evrenin  sýkýlmayla açýlma halinin her zerrede ayný olduðunu. tecellinin pik noktalarýndan inkiþaf ettiðini hissediyorum. Ýçtiðim çaydaki koku ve lezzet bile kaynar suyla temasý ile oluþuyor. Rengi deðiþiyor kýzarýyor , kokusunu býrakýyor. Gizli olan bu temasla açýða çýkýyor.  Bu sýkma halinin varlýðýn her  oluþumunda farklý ölçülerde tezahür ettiðini görüyorum. Her ne kadar algý alanýmýn el verdiði kadarýyla olsa da bunu kabullenmek zorundayým.hislerim doðru olanýn bu olduðunu,su gibi akmamý tepkiden uzak seyr halinde kalmamý söylüyor. Dolanan misinayý denize býrakýrlar balýkçýlar. O yavaþ yavaþ düðümlerden arýnýr. Ne zaman ki o karýþmýþ misinayý çözmeye çalýþýrsýn iþler daha da karýþýr,bulanýklaþýr çözülemez olur. Su halleder yeterki teslim ol  haline. O yaþanan pik noktadaki sýkýlmalarda , ateþ seni yakmaz olur teslim olursan. Kabrinde yanmaz olursun. Teslim olmuþsundur artýk. Çaya sorulurmu ki gel tependen kaynamýþ suyu boca edelim mi diye? Bilen döker ilmi bilinçlere. Bilir ki koku çýkacaktýr bilinçlerden. Allah Rasulu güzel kokuyu severdi. Kokudan o ne anlardý. Merak ediyorum bizim göremediðimiz neyi okurdu acaba kokuda?

Nasýl oluþur ,her zerrede aynýmý açýða çýkar koku?  koku perdesinin ardýnda kim görünür?

Derine dalmadan,o basýncý kafamda hissetmeden açýlýmlar nasýl gerçekleþir.Allah nebisi de sýkýldý cebrail kuvvesi ile. zorlanmadan açýlým olduðunu sistem içinde bulamýyorum. En basit kas hareketlerimiz bile, ilerleyebilmek için  sýkýlma halini yaþýyor. Düþünce boyutundaki sýkýlmalar

yeni bir doðumun müjdecisi. Yaþanýlan her sýkýlmanýn yanýnda panzehiride beraber geliyor.

Doðumun panzehiri Baas'la beraber her an var oluþ ve  yok oluþ gerçekleþiyor. Tecellinin sonsuz sýnýrsýz oluþumu, Baas'ý anlamaya çalýþan dalga yapýnýn, algýlamada yetersiz kalmasýný saðlamakta. Korteks, gelen bilgiyi açýða çýkartana kadar, kainat sayýsýz defa Baas gerçekleþtirmiþ oluyor. Bir önceki bilgiylede bir sonraki bilgiyi birleþtirmesi senaryonun yazýlmasýný saðlýyor.zihin boþluklarý dolduruyor. Tek'liðin bedende deðilde þuurda yaþanýr olmasý bu senaryonun dýþýnda kalmasý ile yaþanabilir kanaatimce. Veritabaný çerçöp bilgilerin yoðunluðu ile iþlem gerçekleþtirdiðinden kendisini tanýmasý çok zordur. O daire içinde döner durur. Eðer arýndýrcý kuvvesi açýða çýkarsa, derine doðru çeker, þuur boyutunda kendini tanýmasýný saðlar. Kendini tanýyamayan yapý,oluþturmuþ olduðu kozalarýnda,sonsuz potansiyelini yaþamadan geçer gider.


     
                      

Neredesin?


Evet, neredesin? Daha  doðrusu neredesin ? Bedeninin  fiziksel  olarak  olduðu  yerde misin ?  Yoksa  algýlayýp farkýnda olduðun yerde misin? Mecazen semada mýsýn?

Bir  gün  epey  yaþlý  bir  kiþiyi  ziyaret  ettim . Kendisine  halini  sordum, nasýlsýn  keyfin  nasýl, saðlýðýn nasýl diye. Cevap; çok  yoruldum, hayýrdýr  dedim.  'Bütün  gün  o  köyden  öbür  köye  atla  yolculuk  yaptým,  þu  kiþiye  gittim,  bu  kiþiyi  ziyaret  ettim'  diye  anlatýyordu .Þimdi   sizce  bu  kiþi  nerede  idi ? Bütün  gün  fiziksel  olarak  ayný   evde  hatta  ayný  odada   olmasýna  raðmen  nasýl  böyle  bir  þeyi  yaþayýp  yorulmuþtu.  Burada  beyin deki  mekan  algýsýna  programlanan hücre gurubu  iþlevindeki   yýpranma  ve  kontrol  saðlama  kapasitesindeki  azalma  neticesi  ile  beyin  kayýttaki  bilgileri  film  þeridi  gibi  iþleyen  diðer  hücre  gruplarý  ile sanki  þimdi  yeniden  yaþanýyor  gibi   algý  kýsmýna  yayýn  yapýyor.

Bu  tip  olaylar çeþitli  þekilde meydana gelebilir. Benzer bir halüsinasyon  hatta çok daha þiddetlisi, özel  malzemeler  ile  nerdeyse yüzde doksan beþ oranda sessiz  yapýlandýrýlmýþ  bir  odada, kiþi yarým  saatten sonra  halüsinasyon görmeye  baþlýyor. Beyin  alýþagelenseslerden yani titreþimden, algýdan  mahrum olunca kendisi  o  boþluklarý  tamamlamak  için  sanal  algýlar  üretmeye  baþlýyor. Bunlar deneyimsiz  eðitimsiz  kiþilerde  paniðe yol  açarak  nerdeyse çýldýrma noktasýna  varmakta.

Benzer olay  kiþinin  kabir olayýnda yaþanmakta. Hz. Muhammed in  uyarýsý ‘’onlarýn çýðýlýklarý  göðe  kadar  uzanmakta  ‘’diye . Hocanýn  kabir  baþýnda  talkýn  vermesi   yani  kiþinin  karþýlaþýcaklarý  olay ve durum  hakkýnda  bilgi vermesi onu  bu  süreci daha çabuk  atlatmasý için. Hz. Muhammed a.s. uygulamasýnda vefat eden kiþi bir an önce  gömülür  çünkü beyinde kýsmi  algýnýn  devam etiði  bir bölge bir süre daha açýk kalýyor dolayýsý  ile o süre zarfýnda bu telkin ve adaptasyon kabirde yaþananlarýn daha kolay atlatýlmasý   saðlanmasý  oluyor. Kuran  tefsiri  ne  bakarsanýz  talkýn da  anlatýlanlarý   ayrýntýlý  bulabilirsiniz.

15 Ağustos 2012 Çarşamba

Okul Sevgisi


Okula baþlayýþ ve okulda geçirilen ilk aylarýn, bazen çok girgin kalabalýða alýþýk çocuklarda bile bir çekingenlik yarattýðý bilinen olaylardandýr.
Bu çekingenlik çocuðun kendini yalnýz hissetmesine ve bunun neticesi olarak da okuldan sýkýlmasýna sebep olur. Eðer bu durum uzun müddet devam eder çocuk okula alýþamazsa o zaman üzerinde durup sebeplerini aramak lazýmdýr.
Anne, kendi iþini yapabilmek veya dinlenmek için onun okula gidiþini bir fýrsat olarak kabul eder, bunu da kendisine hissettirirse, hele kendisinden daha küçük, evde kalan bir kardeþi de varsa bu davranýþý içinde bir kýskançlýk yaratacaðýndan okula gitmeyi istemez ayrýca evden ayýrdýðý için de sevmez.
Diðer yandan evdeki oyuncaklarýna ve þahsi eþyalarýna kalan kardeþinin onlara dokunmayacaðýndan, onlara zarar vermeyeceðinden de emin olmalýdýr. Ancak o zaman düþünmeden kendini derslerine verip takip edebilir.
Çocuða ayrýlýk güç geliyorsa, bu ara sýra, onu kendisinin sevdiði, tanýdýðý bir akraba veya arkadaþýna býrakýp, anneden ayrý 3–4 saat geçirtilerek kýsa ayrýlýklara alýþtýrýlmasý okula alýþtýrýlmasý bakýmýndan önemli bir yer tutar.
Bu iyi bir aþamadýr.
Çocuk sýkça aðlayarak okula gitmek istemediði zamanlar anne anlayýþlý davranýp evladýna ne þiddet ne de müsamaha göstermelidir. Bu halin çocukta yerleþmemesi için en iyi çare onunla hasbýhal ederek oyalayýp okula götürmektir.
Tabi bu dediðim þeyde bilimle olur. Çünkü küçüðün bilinçaltýnýn temizlemesi baþka türlü gerçekleþmez.
Okulda öðretmeni ile de konuþup mevcut sýkýntýlar geçinceye deðin kendisine yardýmcý olmasý rica edilirse o da bu isteksizlikten kýsa zamanda kurtulup, okulunu, arkadaþlarýný ve öðretmenlerini sever.
Evlatlarýmýzýn istikballeri ilkokul sýralarýnda þekillenmeye baþlýyor. Veli öðretmen iliþkisini saðlýklý bir þekilde tesis edip yavrumuzun bu zor günlerinde ondan ilgi ve sevgimizi asla esirgememeliyiz diyorum.

Bal


Miraçta Efendimize þarap, bal ve süt sunulmuþ, O beyin gücünü kullanarak sütü tercih etmiþtir.
Efendimiz "Cennetin dört nehri olan bal, süt, su, þarap Firdevs'ten akar ve o Firdevs'in üstünde arþ-ý âlâ vardýr", demiþtir.
Bal’ýn bu yönünün yorumlarýný ehline býrakýyorum.
Diðer yandan, Efendimiz:
"Her ay üç sabah bal yalayan kimseye büyük bir bela (hastalýk) gelmez."
"Size þu iki þifayý tavsiye ederim: "Bal ve Kur'an."
"Sinameki ve sennut (yani tereyagi tulumuna konulan bal) yemenizi tavsiye ederim. Çünkü bu iki þeyde sam'dan (ölüm) baþka her hastalýða karþý þifa vardýr." Þeklinde bu besinle ilgili pozitif uyarýlarda bulunuyor.
Bugün bilimsel olarak, bal doðal antibiyotik kabul edilir. Örneðin, Yeni Zellanda’nýn manuka balý enfeksiyonlu cilt hastalýklarýnýn tedavisinde ve ilaç yapýmýnda kullanýlýr. Balýn, bakteri ve mantarlarýn geliþmesini durduran antioksidan ve antibakteriyel sübstanslar içerdiði de ispat edilmiþtir.
Balýn antimikrobik özellikleri, aðýz ülseri ve periodontal hastalýklarýn tedavisinde etkilidir.
Her bal türünün kimyasý farklýlýk gösterir. Balýn az bir miktarý bile birçok vitamin, mineral, aminoasit ve antioksidan çeþitleri içermektedir.Bal tüketimiyle baðýþýklýk sistemini güçlenir ve vücudun direnci artar. Bu yüzden, hasta olmadan da bal tüketimi önemlidir.
Mideye çok kolay uyum saðlayan bir besindir. Hayatýn zorluklarýna karþýn insana güç kuvvet verir. Güçlü olan insan da öfkesini yenmesini bilir. Onun için ben de az miktarda da olsa bal yemeðe gayret ediyorum. Çünkü þeker hastalýðým var. Ancak þifa olduðunu bildiðim için bunu yapýyorum.
Balý sahtesinden ayýrmak için karbon izotop yöntemi ile analiz edilmelidir.
Bugün bilimsel olarak ispat edilen noktalara Efendimiz tarafýndan dikkât çekilmiþ olmasý da konuya ayrý bir ilgi uyandýrmaktadýr.
Bal gibi tatlý günler dileðiyle bu yazýmý noktalýyorum. Hoþçakalýn.

Yenilenmeye Açik Olmak Için


Geriye dönük olan insanlara uyarýda bulunmak, onlarýn da deðiþmesini dilemek, bilimle uðraþmasýný dillendirmek, hatta biraz da zorlamak mantýken uygun mu sizce?
Sizi sýkmak istemem sözümüz, bunu baþaramýyacak olanlara deði, Allah Ehli olmaya çalýþan, tutuculuk ve hurafe anlayýþýyla ile uzak/yakýn ilgisi bulunmayan, yenilenme çabasý içindeki bireyleredir.
Bu harika düzende yapýlacak ilk iþ; toplumu tedirgin eden, kimi zaman düþündüren, kimi zaman da can sýkan, öfke, kin, nefret gibi duygulardan kurtulmak ve bunun yaný sýra bilinçli bir düþünce yapýsýna sahip olmaktýr.
Saðlam düþünmenin birinci koþulu, prosesi bulandýran pürüzlerin giderilmesi ve takýntýlardan süratle uzaklaþýlmasýdýr. Bahsi geçen koþullarýn giderilmesiyle birlikte artýk yapýlacak iþ, nifak tohumlarý ekmeyi býrakmak, dedikodu denilen ucubelikten sýyrýlmaktýr.
Ýkinci ve önemli koþul ise yaþam boyu bireyi zor durumda býrakan ‘kuþku’ illetinden vazgeçilmesidir. Ancak, bu iþin üstesinden gelebilmek kontrollü ve salim bir kafayla düþünmekle gerçekleþir.
Çevreye duyarlý davranýþlarýyla adýndan söz ettirenin, kirlilikten kurtulmak isteyenin buna hakký var. Bu türler esasen bu mesajý veriyor. Anlayanda oluyor tabi.
Zira bu zaaf, basit ve üstünkörü bir denetleme/deðerlendirme ile kapatýlacak gibi deðil. Bireyin, gerektiði anlarda bu duyguyla ilgili olarak kendiyle önemli bir muhasebeye girmesi, onunla savaþmasý þart gibi görünüyor.
Kuþku, yerini ‘teslimiyetçiliðe’ býrakmadýkça kiþi bir adým bile ileriye gidemez.
Ýnsanoðlunun bu son derece büyük yanlýþlardan/pürüzlerden bir an önce dönmesi gerekiyor.
Bu þekilde seçkin bir kitleye ivme kazandýrýlmasý söz konusu olabiliyor. Fakat kalite belli olduðu için, yapýlacak iþ bir hayli zor gibi görünüyor.
Kendisinde bir yýðýn çýkmazlar bulunurken ve bu sorunlar kapýda beklerken yenilenme aþamasýna girmek kolay olmaz.
Þayet mutlaka yapýlmasý gereken deðiþiklikler varsa, önce onlarýn üzerinde durmak yenilenmeye dönük akýlcý bir yaklaþým olmaz mý, ne dersiniz?

14 Ağustos 2012 Salı

Kader Degil De Ne?


Depremle ilgili uzmanlar, hemen herkesin korktuðu ama gözünü kapattýðý bir gerçeði bir kez daha haykýrýyor:
‘Zamaný geldi.’
Bilim adamlarýnýn verdiði bilgiye göre ayný deprem bugün olsa, bakýn ‘Ýstanbul’ da neler olacak:
10 bin bina tamamen yýkýlacak.
50 – 60 bin bina aðýr hasar görecek.
40 – 50 bin kiþi ölecek.
Kentin alt yapýsý çökecek.
Ayrýca Prof.larýn verdiði bilgiye göre sadece ‘Fatih ilçesinde’ deprem riski çok yüksek olan bina sayýsý 5 bin. Anladýðým kadarý ile öyle bir felaketin sonuçlarýný düþünmek bile korkunç.
Bütün bu verilere raðmen, Ýstanbul halkýnýn kuþkuya düþmeyi bir an bile aklýna getirmediði ortada. Sanki bir iþin içinde olmayacak gibi davranýyorlar. Bu insanlarýn ‘kendilerine hiçbir þey olmayacaðýna’ dair inançlarý var. Öyle gözüküyor.

Teyidi þu; deprem korkusuna kapýlýp kimse Ýstanbul’u terk etmiyor, iþini gücünü býrakmýyor. Çocuðunun tahsilini yarýda kesmeyi düþünmüyor. Bire bir burada kalmak tek düþünceleri.
Çünkü mutluluklarýnýn gölgelenmesini istemiyorlar.
Ýnançlarý öylesine saðlam ki, bu kentten çekip gitmek yerine kalmayý yeðliyorlar. Köklü inatlarý öyle güçlü ki bunu kendilerine yediremiyorlar. Alýþtýklarý mekânlarýndan bir türlü ayrýlamýyorlar. Anlayacaðýnýz  Ýstanbul teslim almýþ insanýmýzý. Ýþin ilginç yaný bu olumsuz haberlere karþýn kentin nüfusunun daha da artmasý. Merakýma mucip oldu ve acaba Londra mý, yoksa Ýstanbul mu daha kalabalýk diye araþtýrdým. Þu anda Londra daha kalabalýkmýþ ancak 2020 senesinde Ýngilterenin baþkentini yakalayacak hatta geçecekmiþ.
Gülümseyerek konuyu þu yorumla kapatalým:
Bu ilginç durumu ben sadece “kader” diye telaffuz ediyorum. Herþeyin önceden hazýrlandýðý ve bilahare açýða çýktýðý bir program.
Herkesin bu olguya karþý duyarlý olmasý boynu bükük bir þekilde kabullenmesi gerekiyor.
Durum da zaten bunu gösteriyor.

Küresel Isinma


Önceleri kimse fazla ciddiye almýyordu, küresel ýsýnmanýn somut belirtileri kendini hissettirinceye kadar. Artýk en duyarsýz-lakayt olanlar bile bu ýsýnmanýn insanlýðýn en büyük tehlikelerinden biri olduðunun farkýnda.
Çünkü somut örneklerini görüyorlar.
Neredeyse kýþ bitti. Bu sene iyi kar yaðdý, yaza girdik doðu kentlerimizde hala kar görülüyor. Sel felaketleri ve bu yönde oluþan can kaybý haddini aþmýþ durumda.
Görüyoruz tanýk oluyoruz.
Kimi zaman dünya kuru bir soðukla yaþýyor. Bu havayý enteresan bir þekilde Londra’da da yakaladým. Bu kýþ kaldýðým süre içinde býrakýn karý, yaðmurun damlasý dahi düþmedi koskoca kente desem yeridir.
O beþ dakikada bir gelen mutad yaðmurdan eser bile kalmamýþtý sanki.
Uzmanlarýn hazýrladýðý rapora göre; sera etkisi yaratan karbondioksit gazlarý salýmýnda, endüstriler kadar olmasa da bireylerin payý da bulunuyor.
Örneðin, 2002 yýlýnda 159 milyon ton olan özel amaçlý enerji tüketimi, daha sonraki yýllarda ciddi þekilde artýþ göstermiþ.
Buna göre, ilerleyen sürelerde daha da geliþen küresel ýsýnmanýn etkileri tüm dünyayý içine alacak ve bu durum insanoðluna açlýk, su kýtlýðý olarak yansýyacak. Bu bir gerçek.
Çünkü bilim bunu haber veriyor.
Þimdi bizim üzerimize düþen görev, yapmamýz gereken þey, iþin ciddiyetinin farkýna varýp tüketim alýþkanlýklarýmýzda aþýrýlýða gitmemek olmalý. Örneðin Fransa’da halk, çantalarýnda taþýdýklarý bez poþetlerle marketlerde alýþveriþ yapýyor.
Dizi ve haber sonralarý hemen devreye giren ve yayýmlanan reklamlardan bilinçaltýma iþlemiþ biri var. Belki sizde anýmsarsýnýz. Þöyle ki “odanýn içine su basýyordu. Evin sahibi ise bize bir þey olmaz” diye konuþmasýna devam ediyordu. Su boðazýna kadar gelmiþti. Bu reklamý küresel ýsýnmadaki durumumuza benzetirim hep.
Anlayacaðýnýz, söz konusu olgu artýk kapýmýza kadar geldi diyebilirim..
Lütfen dikkat!

Zenginin Mali


- Safiye boyutundan daha ilerisi var mý?..  Varsa neresi?... Orada ne haller olur ?...

- Hýzýr Ýlyas buluþmasý ne demek?.. Bazý veliler Hýzýr’la görüþürmüþ, nasýl olur ki ?..

- Mevlana aþk boyutundan ileri geçememiþ !...

- Rabiatul Adeviyye yalnýz baþýna kalmýþ, kesrette; baþka kullarda hakký görememiþ !...

- Hallac, Enel Hak sýrrýný ifþa etmenin bedelini baþý ile ödemiþ !..
Neler konuþtuðumuza, neleri gündem ettiðimize bakar mýsýn Allah Aþkýna ?..
-Henüz Allaha ait isimlerin manalarýndan, özetle esmadan bile haberimiz yokken   Safiyenin ötesini sormak !…

-Velayet Sýrrýný sadece yaþayan bilirken bir de Hýzýr’la görüþmeye özenmek !...

-Yetinmeyip Mesnevi hakkýnda hüküm vermek !...

-Kendince yaþadýðý aþký ile nice boyutlar aþan Rabia’yý yargýlamak !..

-Hallac gibi bir Hakikat Þehidini sýrrý ifþa ile itham etmek !...
Destur Ya Huuu !…. Destur !..  Hangi boyuttan neleri sorduðunu, kimler hakkýnda hüküm verdiðini bir düþünsen ?..
Bizim köyde bir veli amca vardý. Ne zaman gençler üst perdeden konuþsa:  “Evlatlar zenginin malý züðürdün çenesini yorar, bakýn iþinize, bunlarý geçin” der konuyu kapatýrdý…
Asgari ücretli bir memurun Hawai Adalarýnda tatil dedikodusu ile oyalanmasý, çiftçi Ali dayýnýn Cumhurbaþkanýna tavsiyelerde bulunmasý bana hiç normal gözükmüyor!..
Benim tercihim haddimi bilmekten yana. “Allah Haddi Aþanlarý Sevmez” (Araf-55) ayeti hem uyandýrýyor, haddini bil diyor hem de korkutuyor beni … “Cahil cesurdur” vecizesine muhatap olmaktansa, “Aðýr ol da molla desinler” i tercih etmek daha makul geliyor.
Unutma süperstar olmak kolay deðil.
Emek ister. Meþakkat ister. Böyle bir performansa imza atacak insaný arzular. Þartlanmalar, deðer yargýlarýndan kopman gerekiyor. Böylece Mudil isminden sýyrýlarak kendini birim görmekten kaçýnýrsýn ancak.

13 Ağustos 2012 Pazartesi

Sirrin Gönlünde Kalsin


Sevgili Kardeþim;
Bir süredir seyir yolunda okuyabildiklerini, içine doðan tespitleri benimle paylaþýyor ve görüþ bildirmemi istiyorsun. Okuduklarýndan çýkardýklarýn ve gönlüne doðanlar oldukça güzel þeyler.
Haddim olmayarak sana bazý önerilerde bulunmak isterim:
-Vardýðýn sonuçlar bilinç semasýndan beþer arzýna dökülen rahmet saðanaklarýdýr. Yaðmur ne kadar Rahmani ve kutlu ise; bunlar da o derece mukaddestir. Þurasý muhakkak ki dünyadan haberi olmayanýn bu dediklerimden de haberi olamaz.
-Mümin bir kula, Salih bir gönle ilham olunan doðuþlar, evliyanýn müþahedesi gibi kýymetlidir. Esasen mümin kul ile evliya zümresinden bahsedilmektedir.
-Tasavvufun genel geçer kurallarý olsa da bu yolda hissedilenlerin büyük kýsmý indîdir. Bana göre indî olanlar; Ýndillahtan, yani hak katýndan, Rahimden, kuantum potansiyelden ulaþýr. Bunlar bir açýða çýkýþ olarak düþünülmeli ve öyle kabullenilmelidir.
Bu nedenle hissettiklerini tevazü göstermenden ötürü sübjektif diye nitelendirmen gerekmez.
Kimi deðerlendirmelere  gelince...
Bilesin ki bunlar SIR kapsamýndadýr! Sadece sana mahsus þeylerdir. Örneðin Hz. Muhamed (sav) kendine vahiy istikametinde gelen bilgileri inananlarý ile paylaþmýþ, bir kýsmýný  tebliði etmede inisiyatif kullanmasý öngörülmüþ, yani kendi arzusuna býrakýlmýþ,  ancak sýrra tekabül edenlerin ise kesinlikle yansýtýlmamasý hususunda rabbinden talimat almýþtýr. Unutma hakikat Yolu bir anlamda sýrlar denizidir.
Bunu ifþa edenler; geçmiþte büyük bela ve sýnavlarla bedelini ödediler.
Ýndî olaný anlaþýlmasý güç, hatta imkansýzdýr.
Bazý seyirler paylaþmanýn insana nasýl bedel ödettiðini þimdilik anlatmak istemiyorum.
Senden Allah Rýzasý için istirham ediyorum:
Sýrlarýn sende kalsýn!..
Bu yönlü müþahedeni Yaratan ve senden baþkasý bilmesin!... Seni sevdiðim için, bedel ödemene gönlüm razý olmadýðý için söylüyorum bunlarý.
Mevlana’nýn þu sözünü dikkate al lütfen: “Sýrlarýn gönlünde kalýrsa, maksuduna çabuk varýrsýn!..”
Þurasý muhakkak ki sýr, sýr tutana verilir, zýr cahillere deðil. Meselenin bir yaný da burasýdýr.

Neden Sevilirler?


Aile hayatý fýtridir (yaratýlýþ gayesi). Bu yaþam düzeyinde çocuklarýn ayrý bir yeri vardýr.
“Allah sizi analarýnýzýn karýnlarýndan bir þey bilmez bir halden çýkardý… Deðerlendirerek þükredenlerden olasýnýz diye, size sem’ (algýlama), basarlar (görüp deðerlendirme) ve fuadlar (esma mana özelliklerinin beyne yansýtýcýlarý-kalp nöronlarý )verdi.” (Nahl-78/ AHMED HULÛSÝ/KUR'ÂN-I KERÎM ÇÖZÜMÜ) bebeklerin, 6-8 yaþ sýnýrýna kadar gelmiþ çocuklarýn, büyüklerine nazaran neden daha çok sevildiðini hiç düþündünüz mü?
Bir bebeðe baktýðýnýzda ne hissedersiniz? Sevgi, þefkât, biraz da hayranlýk deðil mi?
Hiç çocuðu olmayan ve bir bebek için çok þeyini feda edecek bir kadýn tanýrsýnýz. Ama, onlarýn iç dünyasýný bizim bilmemize imkân ve ihtimal yoktur.
Ben kýzýmý bebekken, sanki büyülenmiþ gibi dakikalarca seyrederdim. Neden bu duygularla yaþarýz biliyor musunuz? Bebekler müthiþ bir pozitif enerji alaný yaratýyorlar da onun için. Bu potansiyelle size çok þey yaptýrabiliyorlar, sürekli zinde tutmayý baþarabiliyorlar.
Henüz beþeriyete bulaþmamýþ olduklarýndan, nur saçýyorlar evren için mutlak gerekli olan sevgi, þefkât parýltýlarý onlarýn üzerinden akýyor. Mutluluk yakalanýyor. Bir cennet ortamý yaratmayý iyi biliyorlar. Hastalandýklarýn da anne ve baba bir panik duygusuna kapýlýyor. Ve onlar için olaðan üstü þeyler yapma gayreti içine giriyorlar.
Bu nedenle, anne ve babalar, tek çocuklarý biraz büyüdüðünde biraz da bir defa daha o sevgiyi tatmak için ikincisini isterler. Kardeþ yapmanýn bir esprisi de budur. Bu yaþtaki çocuklarýn neden bu kadar çok sevildiði hususundaki temel noktaya gelince, þunlarý söylemek mümkün: Diðer isimler gibi Vedut ismi, beyin gücü ile ortaya çýktýðý için fark etmeden insaný daha çok sevgi çemberine alýyorlar.
Kýsaca bu ismin manasý, onlarý çok sevmemizi saðlýyor diyebiliriz.
Daha sonralarý veri tabaný günlük iþlerle doluyor ve bu esmanýn üzeri örtülüyor. Çocuklar yine seviliyor, ama arada oldukça büyük bir fark oluþuyor, bu kez dertler baþlýyor. Bu durum ise insaný müthiþ tedirgin ediyor.

Bilmek Bulmak Midir?


Deðerli Dostum,
Tasavvufi Kavramlarý biliyorsunuz. Ama bunlarýn tümü mecaz. Biz bilimsellikle açýklanana dek bunlarý kullanmaya devam edelim.
Mutmainne nedir, neler yaþanýr, Mülhime ne anlama gelir, girdabý nasýl aþýlýr, Tevhid-i Zat ne demektir, tecelli zat ile arasýnda ne bað bulunur. Herhalde bunlara tümüyle vakýfsýnýzdýr. Allaha ait güzel isimlerin yani Esma-i Ýlahiyyenýn çeþitli terkipler halinde inzal oluþu kesret boyutunu meydana getirmesi, ya da yeni anlatýmla kuantum potansiyelin açýða çýkýþý birimlilik boyutu oluþturduðunu bilirsiniz. Kuran bahsini ettiðim þeyleri açýk bir þekilde yazýyor.
Ayet-Hadislerden çýkardýðýnýz yorumlar da iþin bir baþka yanýdýr. Unutmadan söyleyeyim Ayet ve Hadis uslubundan belli olur. Bütün bunlara yaklaþým yapmýþ iseniz bir yerde siz iþi biliyorsunuz demektir.
Hakikat-gerçek sadece bu yazdýklarýmý bilmek mi acaba?... Vahdet; kavram olarak sadece ezberlemek midir sizce?
Bir dakika..Geçenlerde uygunsuz bir sapakta sizi solladý diye yandaki arabaya savurduðunuz galiz küfürleri unuttunuz galiba! Azýcýk benliðinize dokundu, damarýnýza bastý diye arkadaþýnýza takýndýðýnýz tavýr için ne diyeceksiniz? Ya evde ufacýk çocuðunuza, size emek veren eþinize sürekli öfke püskürmeniz nasýl izah edilir? Bütün bunlar bazý þeyleri bilme ve yaþama demek olur mu?
Þayet yaþayamayacaksanýz, en ufak bir olayda bile avam davranýþý gösterecekseniz, Havassýn halini konuþmak neyin nesi. Hani siz özünüze dönmüþtünüz? Tasavvuf, baþkalarýna papaðan misali birþeyler anlatmak için mi, yoksa seyir için mi bilinir, deðerlendirilir.
Enteresan bir þey doðrusu.
Durumunuz size de garip gelmiyor mu?...
Bir Hak Ehline sormuþlar: Asr-ý Saadette Tasavvuf yoktu diyorlar ne dersiniz? Þöyle buyurmuþ: Doðru, Asr-ý Saadette Tasavvuf yoktu. Ama Adý yoktu, fakat Yaþam sýrf Tasavvuf idi. Þimdi ise adý var, yaþamý yok!...
Sonuç; Bilmek, yaþamak demek deðil. Allah’ý Bilmekle; Allah’ý Bulmak arasýndaki fark; bir toz tanesi ile Everest Daðý kadar büyüktür.

12 Ağustos 2012 Pazar

Yok Olmak Bir Lütuftur


Levinas, “Var olmak lütuf deðil, aðýrlýktýr.” der.
Ben bu sözü asýl ‘Yok olmak bir lütuftur’ þeklinde düþünüyor ve öyle kabul ediyorum. Çünkü var olmanýn bir aðýrlýðý olabilir, ama kiþinin sýrtýnda bir yumurta küfesidir. Takdir edersiniz ki lütfu olan þeyin getirisi de çok daha fazla olacaktýr.
Bu felsefe basit bir istek/duygu gibi görünmesine karþýn, bütün tasavvuf ehlinin odaklandýðý bir boyuttur.
Anlatýlan þey gerçektir. Ne dediðini bilmek, ona doðru yönelmek þarttýr. Ancak uzun ve meþakkâtli bir çalýþma ister. Dikkât edilecek nokta ise bunun içtenlikle ve aþamalý olarak kullanýlmasý. Ancak bu kavramý iyi tanýmak ve doðru yönetmek yatýyor. Katlanýlamamasý halinde oluþabilecek tepkiler, bununla birlikte baþlayacak geri dönüþler istek duyaný periþan edebilir.
Diðer yandan, akla þu soru gelebilir:
Yaþamý varlýk düzeni üzerine kurulu, inanç dolu bir insanýn bu uçuk kavramý kabul etmesi mümkün müdür?
Elbette ki hayýr!
Eðri oturalým doðru konuþalým. Kendisine karþý geliþtirilen olumsuz bir olayda tavrýný deðiþtirmeyen, sükûnetini muhafaza eden ve en önemlisi, örtülü bir þekilde yaþayanýn üstesinden geleceði bir iþ deðil mi bu?
Etrafýnýza bir bakýn! Bu vasýflarý taþýyan yani, bir anlamda gerçek deðil, her þeyin hayal olduðunu, göründüðü gibi olmadýðýný kabul edebilen birini görebiliyor musunuz?
Vereceðiniz yanýtý duyar gibiyim.
Bu iþ gerçekten o kadar kolay deðil.
Deðerli dostlarým!
Bilinenin aksine, izafi varlýðýmýz bizi yönetmez. Ýnsanýn geçmiþ yýllardan edindiði tecrübe, bilgi bunun kanýtý. Bu, var olmamanýn iþi ve akýldan çýkarýlmamasý gereken bir konu. Anlayacaðýnýz gibi duygularýn tamamý, zekânýn kývraklýðý varlýða; aklýn gücü de buna meyilli.
Herkesin tozpembe tablolar çizdiði, ama yapacaðý fazla bir þeyin olmadýðý bu dünyada bu olmadýðýnýn aðýrlýðýný taþýmak, herhalde yapýlacak en iyi iþ olsa diye düþünmekteyim.

Orucun Faydalari


Ramazan ayýna girdik. Bu yüzden orucun faydalarýndan bahsetmek istiyorum. Orucun bizler için hem maddi hem de manevi faydalarý vardýr. Nefsimizin aþýrý isteklerine engel olur. Oruç tutanlar daha sabýrlý olurlar. Allah resulü de "oruç sabrýn yarýsýdýr" ve "sabýr imanýn yarýsýdýr" sözlerini söylemiþtir. Bizlere orucun manevi faydalarýný anlatmak ve bizleri oruç tutmaya teþvik etmek için. Oruç ahlakýmýzý düzenler. Bizleri iyiye ve güzele götürür. Daha çok düþünmeye ve þükretmeye yönlendirir. Bizi haramlardan uzaklaþtýrýr. Helal olan davranýþlara yaklaþtýrýr. Zenginlerin gönlüne merhamet gelir. Fakirlere, ihtiyaç sahibi kiþilere yardýmda bulunurlar. Yardýmlaþma duygularý kabarýr. Sürekli çalýþan mide oruç tutarak dinlenmeye geçer. O kadar çok atýþtýrýyoruz ki mideyi çok yoruyoruz. Bu yüzden midenin de dinlenmeye ihtiyacý var. Bu yönüyle de bizim kendimize yapmadýðýmýz iyiliði oruç bize yapar hiç farkýnda olmasak bile. Allah resulü her amelin sevabýnýn on misli katlanacaðýný bildirmiþtir. Yedi yüz misline kadar da katlanýr demiþtir. Allah ise oruç bu kaideden çok farklýdýr demiþtir. Oruç benim içindir ve ben de onu dilediðim gibi ödüllendireceðim demiþtir. Bu sözler bizler için büyük mucizedir. Bir kimse ramazanýn faziletine inanýrsa ve sevabýný Allah’tan umarak oruç tutarsa geçmiþ günahlarý affolunur denmiþtir. Bu yüzden rahman böyle dilemiþ diyerek oruç nimetini deðerlendirmek gerekir. Sadece bu ayda otuz gün deðil, istersek bazý mübarek günlerde, pazartesi ve perþembe günlerini de oruçlu geçirebiliriz. Böylece bize verilen bu nimeti daha iyi deðerlendirmiþ olabiliriz. Bu ay için boþuna denmemiþtir on bir ayýn sultaný diye. Her ayýn her günün hatta her anýmýzýn kýymetini bilmek gerekir. Sadece bu ayýn sevabý daha büyük diye diðer zamanlarý da boþlamak olmaz tabi. Zaten devamý geliyorsa yapýlan çalýþmalarýn o zaman amacýna ulaþmýþ demektir. O zaman hakkýný vermiþ oluruz bu günlerin. Yoksa birer taklitçi olarak geçer gideriz. Ýþte o zaman da ebedi huzurdan mahrum kalýrýz.

Uruç


Hepimizin medyadan takip ettiði üzere dünyanýn pek çok bölgesinde sürekli þiddet ve savaþ haberleri gelmektedir. Peki nasýl oluyor da herkes barýþ isterken sürekli bir kýyým mevcut. Savaþý bile barýþa alet ediyorlar. Barýþ için savaþýyorlar!... Bu nasýl bir tezattýr anlayamýyorum. Ýslam dini adý altýnda açýða çýkmýþ olan mükemmel öðreti dünya tarafýndan gericiliðin sembolü haline gelmiþ. Gerçekten de baktýðýmýzda þiddetin ve düzensizliðin eksik olmadýðý toplumlarýn baþýnda müslüman topluluklar geliyor. Peki bu Ýslamiyetin kendisinden mi kaynaklanýyor yoksa Ýslamýn hakikatinin çarpýtýlmasýndan mý öncelikle bunu tespit etmek lazým. Eðer Ýslamýn kendisinden olsa idi günümüzde Ýslam dininin hakikatini yalnýzca kendilerinin bildiðini ilan ederek fetva veren hocaefendiler ve cemaatler sadece güç ellerinde olduðu dönemde deðil asýrlar sonra da konuþuluyor olurlardý. Fakat gerçekte böyle deðil. Kendisinlerinden asýrlar sonra da bahsedilen yapýlar,  Rasulallah’ýn öðretisi doðrultusunda Ýslam’ý idrak edip, içselliklerinden gelen bir þekilde özlerine yönelip hiç olmuþ yapýlardýr. Yunus Emre, Mevlana, Hacý Bektaþi Veli gibi saf açýða çýkýþlar günümüzde de kendilerinden söz ettirerek çaðýmýz insanlýðýna ýþýk tutmaktadýrlar. Sema adý verilen ve günümüzde gösteri olarak karþýmýza çýkan yöneliþ, aslýnda bir anlýk idrak ediþin madde boyutuna yansýmasý olarak o yapýda açýða çýkmýþ ve bilinç katlarýna urucun bir sembolü olmuþtur. Belki de bu zatlarýn yaþadýklarý devirlerde çok ön planda olmamalarýnýn sebebi “Benim Evliyam Örtüm Altýndadýr” iþaretinin hükmünün yerine gelmesi amacý iledir. Her þeyin bizlere altýn tabaklarla sunulduðu þeklinde bir yanýlgýya sevk ettiren tüketim toplumu haline geldiðimiz þu günlerde, biraz olsun bu muhteþem deðerleri anlamak için çaba göstermek zannediyorum ki kendimizi de tüketmemek için yapmamýz gereken bir davranýþ olur. Peki bunun için neye ihtiyacýmýz var? Biraz inaç, biraz vicdan ve biraz da akýl, biraz da samimi isek gerisi kendiliðinden gelecektir.

11 Ağustos 2012 Cumartesi

Yildizlarin Beyin Üzerindeki Etkileri


                Çocukluktan beri, uzunca bir zaman astroloji ilgimi çekmemiþti. Bunda ailenin de, çok önemi var. Çünkü, onlarda hiç ilgili deðillerdi. Fakat, zaman geçirmek için, gazete sayfalarýndaki, burçlarla ilgili yazýlarý okurdum. Onlar da, genelde günlük olaylarla ilgili þeyler yazýyor. Çoðu zaman, doðal olarak tutmuyordu. Bazý insanlarý görürdüm, günlük burçlarý okumadan yapamazlardý. Büyüdükçe, bazý konulara eðildikçe, aslýnda burçlarýn, yýldýzlarýn, güneþin ve ayýn etkilerinin ne kadar önemli ve gerçek olduðunu anladým. Aslýnda, insanlýk alemi var olduðundan beri,  insanlar gökyüzünü sürekli olarak incelemiþlerdir. Bazý toplumlar, güneþe tapmýþ, bazýlarý yýldýzlara tapmýþtýr. Bana göre, bunun sebebi, yýldýzlarýn insan beyni üzerindeki etkilerini fark etmeleridir. Büyük ihtimalle, zaman geçtikçe iþin aslý unutulup tapýnýlma durumuna gelinmiþtir. Bebek anne karnýnda iken, dördüncü ayýnda aldýðý kozmik ýþýn etkileri, bebeðin özelliklerinin oluþmasýnda çok büyük önem taþýr. Yine, doðum anýnda aldýðý etkilerde çok önemlidir. Tabii ki, genetik faktörler ve çevre faktörleri de çok önemlidir. Bu, anne karnýnda ve doðarken aldýðý etkiler, bebeðin iç ve dýþ burçlarýný belirliyor. Kiþilerin ana burçlarý kýrk yaþýna kadar etkili oluyor. Kýrk yaþýndan sonra ise, yükselen burç etkili olmaya baþlýyor. Hani derler ya, kýrkýndan sonra çok deðiþti diye. Ýþte bu deðiþikliðin sebebi, yükselen burcun artýk etkili olmasýdýr. Burçlar, insanýn karakterinin ve yeteneklerinin oluþmasýnda etkilidir. Baþýmý gökyüzüne çevirip baktýðýmda, sayýsýz yýldýzlarý görüyorum. Þu anda, þehirde oturuyoruz, büyük bir çoðunluðumuz. Þehrin ýþýklarý gece bile olsa büyük ölçüde devam etmekte. Þehrin uzaðýnda olsam ve gökyüzünü incelesem ne kadar çok yýldýz göreceðim. Hele bir de bilim adamlarýnýn gökyüzünü incelemesi nasýl olur, aklým almýyor. Evren sürekli geniþliyor. Sonu sýnýrý bulunamadý. Dört yüz milyar galaksinin olduðundan bahsediliyor. Her bir galakside de milyarlarca yýldýz. Biz bu kainatýn neresinde, ne durumdayýz.   

Allah Islah Etsin


Yaþamýnda tanýmadýðý, hakkýnda hiçbir bilgiye sahip olmadýðý halde yanlý davranan, etrafý ile durmadan didiþen, bununla kalmayýp açýkça zan kokan biçimde hedef gösteren; tarafsýz kalmayý yeðleyip doðruyu anlatmaya çalýþan kiþilere kýzan, onlarýn görüþlerini dikkate almaya bile özen göstermeyen bazý insansý vatandaþlarý uyarmak gerekiyor.
Yýllardýr çözülemeyen tasavvuf baðlantýlý sorunlara somut çýkýþlar saðlamak ve Ýslâm’ý çaðdaþ bilimler ýþýðýnda yeniden algýlamak için uðraþ verenlere sinsi komplolar kurup bunlarý yapmayýn.
Kaynak suyundan bahsederken, farkýnda olmadan cahil görüþlerinizle bu suyu kirletmeyin. En azýndan ona karþý edepli olun.
Yaþadýðý dünyayý korkunç bir hýzla kirleten, (bilgi kirliliði yaratan) ve tüketen insanoðlu ayný þeyi kendisi için de yaptýðýnýn farkýnda mý acaba?
Yaptýðýnýz iþin bilincine varýn derim. Eleþtirel yaklaþýmlarýnýz yapýcý olsun, ama kesinlikle yýkýcý olmasýn.
Ýnanç sahibi bir kiþinin diðer bir Ýslam ferdine saldýrýsýnýn Efendimizi (sav) derinden yaralayacaðýný iyi düþünün.
Velev ki o kiþi hata yapmýþ bile olsa..
Allah ilmine kýrk yýlýný vermiþ biri olarak sizlere sesleniyorum: Umarým, bu konuda peþine düþeceðiniz kiþinin, (her kimse) tomografik yapýsýný önceden çýkarmayý ihmal etmez, aðzýna her ‘Allah’ kelamý alan insanýn konuþmasýna bakýp ‘ne kadar da güzel konuþuyor’ deyip karar vermezsiniz.
Geçmiþ hatalardan ders çýkarýp toplumun beklentilerine yanýt veren, güvenilir, ilim sahibi insanlara gereken önemi ve deðeri vermezseniz, bilin ki bu saldýrganlýðýnýz ancak cehaletle vasýflanabilir ve karþýlýðýný mutlaka bir þekilde alýrsýnýz.
Deðerli arkadaþlarým! Hiç kimsenin kapris ve kýrgýnlýk gösterileri yapabileceði bir dönemde deðiliz.
Hedef bellidir!
Ýmamý Gazali’nin de iþaret ettiði gibi sýrlar kitabý Kuran-ý Kerim.
Lütfen, bize verilen bu nimetin farkýna varalým ve bu þansýmýzý iyi deðerlendirelim, onun ahlaký ile ahlaklanmaya gayret edelim.

Belesçilik



Karþýlýksýz iyilik infak’a iþarettir. Bu meyanda bir hadis hatýrlýyorum; “Aðýr duyana söz iþittirmek sadakadýr” der Efendimiz (sav) .
Tabi bunlar yerli yerincedir.
Ancak her þeyi maddi manevi sürekli baþkasýndan beklemek, ihlaslý davranmamak, yani bir anlamda üretimsizlik de beleþçiliðe iþaret eder.
Beleþçilerin beklentilere, ilginç ve özgün yaklaþýmlarý vardýr.
Özellikle ‘üretim’ ile ilgili konulara önem vermeye hiç de niyetli görünmezler. Üzerine eðilmedikleri gibi tam tersine duyarsýz davranýrlar. Bu tür sýnýfýn türemesi, asalak hale gelmesi toplumun yapýsýný, kültürel konumunu tehlikeye atar.
Büsbütün kötüleþmesine sebep olmakla kalmaz, beyin gücünün, geliþip serpilmemesine týkanmasýna neden olur. Bu konum beþeri düzeyde evrensellik ilkelerine terstir. 
Ýþin ilginç yaný kimi insanlarýn bu katý tutumlarýný sürdürmekten yana tavýr koymalarýdýr ki, uyarýldýklarý halde bu sevdadan vazgeçmezler.
Bir ademe yakýþmayan bu þaþkýnlýk herhalde Allah’ýn MUDÝL isminin açýða çýkýþý ile ilgilidir.
Ayrýca, gerçek anlamdaki iyiliði, piþirilip hazýr halde önüne konan sofranýn varlýðýný hissedemediklerinden tanýnmalarý güç bir hale getirebilir. Beleþçilik vasfý, insani deðerler açýsýndan tasvip edilen etik bir ahlak olamaz.
O yüzden insan üretebilmeli, deðiþiklikleri anýnda takip etmeli, hazýra konma huyundan vazgeçerek tembelliði huy haline getirmekten kaçýnmalýdýr.
Ancak, yardým istemekle, beleþçi olmak ayný þey deðildir. Sistemin toplum üzerindeki vardýðý mükemmellik de budur iþte.
Yardým, sorunu çözemeyen ama çözmeye azimli olan bir kiþiye yapýlan iyiliktir. Karþýlýk beklemezsizin yapýlanýdýr. Bu bir nevi paylaþmadýr. Söz konusu farký ayýrt etmeden talep edilen iyilik altýndaki þeyler, herkesi ‘beleþçi hale’ durumuna sokacak ve toplumu daðýtacaktýr.
Bu tür eylemler ise insaný yaratýlýþ gayesini bilmekten mahrum býrakýr. Böyle olunca beleþçiliðin kronik bir hastalýk haline gelmesi muhtemeldir.
Bunun sürekli olmasý bir düþ kýrýklýðý yaþatýr. Ýliþki içinde bulunan kiþilere hayatý çekilmez hale dönüþtürür.

10 Ağustos 2012 Cuma

Veli ve Muttaki


‘Saflýðýný-arýlýðýný’ korumaya dönük, bir kasýlma olmaksýzýn enerjisini kullanan, dün dünde kaldý diyerek noktaladýðýný unutan, tüketmeyen, ‘esas meseleye odaklanarak yaþayan’, derdini herkese anlatma, açma ihtiyacýný hissetmeyen, her harfte vurgulama yaparak, karþý tarafa ileten, toklukta ve inandýrýcýlýkta tek bir ses olan, aklýmýza çok sýk takýlan sorularý bir neden olmaksýzýn ortaya atan, her düþündüðünüzde bir þekilde karýþýnýza çýkan, cinsiyet kavramýndan uzak duran, insan olmaya azmetmiþ kimselerin yanýnda yer alan, ender yetiþen, yanýp tutuþmayan, fikrine/ilmine, mekârimi ahlâka güvenen, Allah’ýn rahmetinin gazabýný geçtiðine inanan, her þeyin ‘olurunu bulmaya’ çalýþan, ‘bulduðu ile yetinen’, küçük iþlerde ‘ hesaplaþmalarda’ erimeyen, tasavvufun mecaz, gerçeðin bilimle açýklandýðýna katýlan, ‘metin, kavi, kadir, muktedir olan’, deneyim sahibi, beþeri münasebetlerde dengeyi korumayý bilen biri olarak tanýmlanabilir bir Veli. O’ndan yansýyan bu ipuçlarýný yakalayabilirsiniz.
Buna mukabil, insanlýða aday olan, ilham alan, ‘Gayba iman’ eden,‘korunma ihtiyacýný’ hisseden hiç aksatmayan ve bununla yetinmeyerek, bunu bir hidayet yani gerçeði görme vesilesi gibi kabul eden, kendisine ‘verilenden infak’ eden, zerre kadar kendine çýkar saðlamayý düþünmeyen, ’namaz dinin temelidir’ esasý ile hareket edip, namazý ikame eden, bunlarý yapmadýðý takdirde ahiret yaþamýnda baþýna gelecek tehlikleri sezen kimselere, muttaki denir. Ve zümre olarak onlardan muttakiler diye bahsedilir.
“O halde sanki birbirine çok yakiyn mesafede bulunan iki grup arasýndaki fark nerede?” diye soranlara þu yanýtý vermek mümkün:Muttakiler zühd ve takva sahipleridir. Ne yazýk ki, bir anda nefsi emmare durumuna düþebiliyor.
Bir baþka incelik ise veli yakýyn sahibir. Muttakinin amacý ise Cennete ulaþmaktýr diyebilirz.
Bu analize göre hangisi sahihtir?
Aþikâr ki, çok ender yetiþen Veliler-Yakýyn, Ehli-Ýslâm âleminin þahikasý sayýlýyorlardýr.

Manalar


Bilinçli olarak baktýðýmýz herþey bir mana, bir mananýn ortaya çýkýþýndan baþka bir þey deðildir. Bu manalar tüm yaþamýn anlamýný ifade ederler. Bilidik  yaþam ya da bilindik evrende açýklanabilen herþeyin bir anlamý vardýr. Bu anlamlar belirli isimlerle antýlmaya çalýþýlýr. Sadece bu bilidðimiz evrende, sonsuz bir enerji titreþimi içinde, sonsuz manalarýn olduðunu tahmin etmek ya da düþünmek yanlýþ olmasa gerek. Bu manalarý iþaret eden tasavvufta geçen isim “esma”dýr. Bunlar 99 adet ve esma ül hüsna olarak bizlere anlatýlmak istenmiþtir. Somut olarak algýlayabildiðimiz her bilinçli oluþum, bu manalar tarafýndan yorumlanarak algýlanabilir ancak. Dolayýsýyla, algýlayamadýðýmýz, bizim mana repertuvarýmýzda henüz þekillenmemiþ manalardýr ve  bizler de bunlarýn pek tabii ki farkýnda olmadan yaþamaktayýz.Aslýnda herkes, gördüðümüz algýladýðýmýz ya da algýlayamadýðýmýz herþey, bir mana kompozisyonudur. Mamalarýn seyrdir. Bizler en çok kendi mana kompozisyonumuzdaki manalarýn farkýndalýðý ile yaþadýðýmýz için (ki bu da tartýþýlýr ne kadarýný fark ederek yaþadýðmýz açýsýdan) kendi mana komposizyonumuz paralellindeki oluþumlarý fark eder ve yorumlarýz ve onlarý içsel dünyamýzda kabul ederiz. Halbuki, fark edemediðimiz bir mana potansiyeline sahibiz ve her an açýða çýkmakta olan bu manalarýn bilincinde olmadan, sadece fark ettiklerimiz sýnýrý içinde yaþamaktayýz. Öyle ki; bizde açýða çýkan bir mananýn farkýndayýz diyelim ve bu mana bir baþka kiþide o þekilde açýða çýkmýyorsa hemen onda o mananýn o karþýmýzdaki kiþide  olmadýðý hükmünü veririz ve ona göre kýsýr bir deðerlendirmeye gireriz. Ancak bu karþýdaki kiþide hakikaten o mananýn olmadýðý anlamýna gelmez. Sadece bizim manayý yorumlamamýz, karþý tarafýn yorumlamasý ile farklý bir þekilde olduðu için bir bu isabetsiz sonuca ulaþýrýz.Sonuçta ne kadar farkýnda olsak da, ya da olmasak da tüm manalar sonsuz bir þekilde her an ortaya çýkmaktalar.

Çocuk ve Din Egitimi


                Yaz gelip, okullar tatil olunca, çocuklarýn büyük bir bölümü sabahlarý erkenden camiye giderler. Özellikle, anneanne ve babaanneleri çocuklarý heveslendirir. Dualarý öðren, namaz kýlmayý öðren ve Kuran oku bak sana neler alacaðýz. Pek çok aile, bu þekilde onlara dini sevdirmeye çalýþýr. Müslüman bir toplumda yaþýyoruz. Bilinir ki, aðaç yaþken eðilir. Hem çocuklar, hep beraberken daha severek ve daha kolay öðrenirler. Þu anda, camilerde çocuklarla ilgilenen kiþiler, gerçekten iþlerini ellerinden geldiðince iyi yapýyorlar. Onlarý zorlamadan, oyunla beraber çok sýký olmayan bir öðrenme süreci devam ettiriyorlar. Bu da sürekliliði saðlýyor. Tabii ki, sadece camilerde bunlarý öðrenmeleri ile yaþamlarýnda uygulamalarý saðlanamýyor. Küçükler en çok görerek öðrenirler. Eðer, evde veya etraflarýnda namaz kýlan, dua eden insanlar varsa uygulamak kolaylaþýyor. Onlar da büyüyünce ibadetlerini daha kolay yerine getiriyorlar. Bir de, Kuran’ ýn tamamý okunduktan sonra, insanlar hatim etmiþ oluyorlar. Bununla ilgili olarak, camilerde ve evlerde mevlutler okutuluyor. Kuran insanýnýn  ikizidir deniliyor. Yani, yapýlmasý gereken, sadece Arapça harflere okumak deðildir. Ne anlatýlmak istenildiðini anlamak gerekiyor. Yaratýlmýþlar arasýnda, sadece insan düþünebilme, tefekkür edebilme özelliðine sahiptir. Bu evrensel bilgi kitabý, hem bu dünya, hem de ahiret  hayatý ile ilgili bütün gerçekleri, deðerlendirebilenlere vermektedir. Kadýn veya erkek herkes Kuran’ a göre, halife olarak yaratýlmýþtýr. Ýþte, bu özellikleri açýða çýkarabilmenin nasýl olacaðýný da, yine anlatýlmýþtýr. Bu sebeple de okumak hiçbir zaman bitmez. Anlatýlmak istenenler, sonsuz sýnýrsýzdýr.

9 Ağustos 2012 Perşembe

Istiklal Marsi


Ýstiklal Marþý neyi temsil eder? Bir ulus olmak için harcadýðýmýz çabayý, aþtýðýmýz, aþmak zorunda kalacaðýmýz büyük badireleri, büyük zorluklarý temsil eder. Onun içinde, inanç vardýr, kan vardýr, gözyaþý vardýr, umut vardýr ve büyük bir sevgi, hoþgörü ve iman vardýr. Bu duygular statlarýmýzda, kapalý spor alanlarýnda acaba ne kadar hissediliyor?

Bizi biz yapan deðerlerimizi çok, ama çok iyi korumalýyýz. Zaten yitiriyoruz her geçen gün birçoðunu. Üstüne titremeliyiz. Ruh saðlýðýmýz kaybolmak üzere. Ýstiklal Marþýmýz maç düdüðünden önce, Ankaralý bilmem kimin þarkýsýndan sonra okunan “korkma sönmez bu þafaklarda yüzen al sancak” adlý bir þarkýya dönüþmek üzere ve bu gerçekten çok korkunç. Ýhtiyacýmýz olduðunda neye sarýlacaðýz peki?

Milli marþýn birlik ve bütünlük duygularýmýzý karþýlamanýn bir ihtiyaç olduðunu düþünüyorum. Ama bu þekil ve düzeyde deðil. En azýndan anlatmaya çalýþtýðým þartlar altýnda gerçekleþmiyor.

Futbol müsabakalarýnýn öncesinde okunan Ýstiklal Marþý için düþüncelerini bir þekilde yansýtýyor köþe yazarlarýmýz gazetelerindeki yerlerinde.

Ve bir kýsmý, bu þekilde olacaksa okunmamasýný istiyorlar.

Bir sitede adeta kangren olan bu yaraya yýllar önce deðinildiðini okumuþtum

“Ya spor müsabakalarýnda birlik, bütünlük ve dayanýþma içinde olduðumuz mesajýný veren Ýstiklâl Marþýnýn akabinde, taraflarýn düþmanlýk derecesine varan tutarsýz davranýþlarýný nasýl deðerlendiriyorsunuz?...” sözleriyle deðinmiþtik.

Açýkçasý, insanlarýn yaþamasýný anlamlý kýlan deðerlerin baþýnda gelen Ulusal Marþýmýzýn böylesine zihniyet karþýsýnda daha fazla küçülmesine gönlümüz razý olmuyor. Bu tür davranýþlar ayrýca beyin gücünü de etkiliyor. Kitleleri silikleþtirirken, daðýlmasýný saðlama yoluna gidiyor. Adeta birbirine düþman ediyor.

Toplum özlemi içinde yaþamak ve onu korumak istiyorsak, en kýsa zamanda bilinçli bir þekilde, bu tür hareketlerin üzerine gidilmeli ve gereðinin yapýlmasýný saðlamak þart diyorum.

Bilmem bana katýlýyor musunuz?

Hevasini Ilah Edinmek


Tanrý kavramýný “Sen kendi hevasýný ilah edineni gördün mü?” ayeti ile birleþtirdiðimizde, nihayet bu sözcüðün ne kadar büyük bir yanýlgý meydana getirdiðini fark etmek zorunluluðunu oluþturur. Hele Kuran-ý Kerim, insaný halife seçtikten sonra, iþin vehameti daha iyi anlaþýlýyor.
Anlaþýlacaðý üzere kendisi ile ilgili pek çok þeyi keþfedeceði yerde, hayallerinin peþinde koþan yanýlýyor.
Eskilere uzanýrsak, bu absürt kelimenin, Arabistan’da þeriata dönük yaþamlarý ile bilinen Vahhabi algýlamasýnýn bir ürünü olduðunda hem fikiriz. Anlaþýlan araþtýrma zahmetine kalkýþýlmadan, sakýncalarý dikkate alýnmadan Din’in ana temel noktasý olarak düþünülmüþ.

Sonuçta büyük bir vebalin altýna imza atýlýyor.
Ýslam Ülkelerince de taklitçiliðin bir þaheseri olarak tarih boyu ve günümüzde kullanýlýr hale getiriliyor.
Ancak bu kavramýn olmayýþý, evliya tarafýndan analiz edilmiþ, olmadýðý/olmasýnýn mümkün olamayacaðý net biçimde açýklanmýþtýr.
Onlar “Böyle gelmiþ, böyle gider” anlayýþýný, “Böyle gelmiþ, böyle gitmez”e dönüþtürerek doðru yolu göstermiþlerdir.
Geçek olan bir þey varki; Ýlaha-hayale dayalý olmayan yaklaþým farklý oluyor ve pek tabidir ki, Allah ismi ile iþaret edilen ýþýðýnda, bilgi kitabýný okumak insana büyük bir keyif veriyor.
Þimdi artýk izlediðim kadarýyla, bu anlayýþtan büyük bir göç baþladý. Aslý astarý olmayan ve insan deðerini düþürten, Nebi ve Rasul kavramlarýndan habersiz, kopukluk yaratan bu vahim tablodan kurtulduðumuz için Allahýn seçkin kullarýna ne kadar þükretsek azdýr.
Gerçek olan þu ki; Hayali kavramlarýn etkilerini, çeþitli asýrlardýr nasýl deðerlendirmelere uðradýðýný ve bunun ne derece baþarý kazanabildiðini sonuçlarýyla anlamaya çalýþan bizler için oldukça ciddidir.



Oysa mesele ilim âlimleri için hallolunmamýþ bir muamma deðildir. Sorun varlýðý bir bütün gibi mütelaya ihtiyaç görmeyen, tetkik etmeyen bilmeye gerek bulmayan fertler için geçerlidir. Onlar, Allah ile aralarýnda bir bað olduðunu esefle söyleyelim ki asla anlayamamýþlardýr.

Helvadan Putlar


Tanrý ile ilgili birbirinden ilginç pek çok anektod var. Bir tanesi þöyle: “insanlar cahiliye döneminde ticaret veya seyahat için yola çýktýklarýnda helvadan yapýlmýþ putlarýný yanlarýna alýrlar mola verdiklerinde veya ihtiyaç duyduklarý anlarda onlara taparlar sonra yollarýna devam ederlerdi.

Ne zaman ki karýnlarý acýktý bu sefer o taptýklarý putlarýný yerlerdi. Karýnlarý acýktýðýnda ise bu defa o taptýklarý putlarý yemekte bir sakýnca görmezlerdi.”
Bu çok trajik ama ayný zamanda gülünç olan durum bir gerçek. Günümüzde de devam ediyor sevgili dostlar, çeþitli görüntülerle, yaklaþýmlarla.
Ýnsanoðlu önce kabul ediyor, meth ediyor, sonra övdüðünü ayaklar altýna almakta bir beis görmüyor.
Bu hareketi bilinçli þekilde deðil, maalesef güdüleri ile gerçekleþtiriyor.
Sonuç olarak þunu demek istiyorum. Ýnsan zihni neye hazýrsa onu benimsiyor. Çünkü duyularý ile konuya yanaþýyor. Bu durumda önce kabul ediyor, sonra reddediyor. Dolayýsý ile dýþsallýða her yaklaþým A dan Z ye bozuk çýkýyor. Ýyi niyetli ama cahil insanlara anlatýlmak istenen bundan baþka bir þey deðil.
Ýslam dini La ilahe illallah sözü ile bu kavramý red eder. Onlarýn olmadýðýndan bahsedip, bunu oirijinal haliyle kabul edenin cennete gireceðini, kabullenmeyenin ise cehennemi boylayacaðýný bildirir. Bu net açýklamalara, uyarýlara karþýn dini bilinçsiz bir þekilde atalarýndan öðrenen kimseler, yinede seçtiði þeylere tapmaktan geri durmaz. Kimse hayal ettiðine dil uzatmaz. Karanlýðýn cahiliyetin aczi içinde yaþarken, bu fikri yayan ve bu suretle dünyanýn dört tarafýnda tapýnýlmayý mümkün kýlan bir akýmý meþru bulacak hareketlere giriþir. Biz buna esasen var olan bir fikri destekler desek daha makul bir þey söylemiþ oluruz.

Hâlbuki biz Ýslamý anlamada bu öngörünün bütün unsurlarýný Allah kavramýnda buluyoruz.

8 Ağustos 2012 Çarşamba

Frekanslar Ve Farkindalik


Beyin adý verilen dalga yumaðý yapýnýn, kainatý kavramasýndaki açýlýmý, farkýndalýðýný ne kadar etkiler?   Dalga yumaðý yapýda, þuurun  kendisini keþfetmesini saðlayacak olan, kudretini açýða çýkarmasý kadarýyladýr. Hikmet boyutundaki yapý, kendisinde bulduðu  alan geniþliðinin yaþamýný ve hissediþini açýða çýkarabildiði haliyle  yaþar.

Geniþ bir vizyondan bakabilen bir yapýda açýða çýkan tecelliler, algýsýnýn da geniþliðine baðlýdýr. Dalga yapýda gerçekleþen sayýsýz iþlemin, kainatý her noktasýna kadar duyumsayabildiðini buna raðmen açýða çýkan algýnýn sadece belli eþiklerde kaldýðýný her an gözlemlemekteyiz.  Bir televizyon,  baðlý olduðu uydudan gelen veriyi ancak kendi kabiliyeti(algýsý) kadarýyla açýða çýkarabilir.  Dalga yapý her an yenileniyor.. Bedende kendini yaþamaya çalýþýrsa, alçak frekans boyutunda sýkýþýp kalýr. Þuur kendini ancak farkýndalýk alanýnýn geniþliði kadar tanýr. Üst frekans boyutlarýna çýkmasý  ve kendisini o katmanlarda tanýmasý ise, o anda açýða çýkaramadýðý kendi potansiyelini bilmesi ve  yaþamasý ile mümkündür. Kayýtlanmýþ bir  yapý orjin varlýðýný açýða çýkaramaz. Kayýtlanmýþ þuur, sonsuz ve sýnýrsýz potansiyelin kendisinde olduðunu da bilemez.

Son yýllarda geliþen nöroloji  artýk kendi kendimizi programlayabileciðimizi dile getirmektedir. Her frekansýn ayrý ayrý iþlevleri olduðu bilim dünyasýnda yayýnlanmakta. Suçluluk, piþmanlýk,iliþkiler,kapanýklýk ya da epifiz bezinin aktivasyonu için uygun frekanslarla tedaviler günümüzde yapýlabiliyor. Frekans boyutunda oluþmuþ bir týkanýklýk madde boyutuna aynen yansýyor.

Eðer baþýnýz aðrýyorsa Rast makamýnda bir eserin frekansý sizi rahatlatacaktýr. Ayaklarda yaþanan bir rahatsýzlýkta ise Uþþak makamý þifa olacaktýr.Solfeggio Frekanslarýda bu tarz uygulamalara örnek olarak verilebilir.

DO – 396 Hz – Suçluluk ve korkularý serbest býrakma

RE – 417 Hz – Felaket halleri ve kolayca deðiþtirilmesi

MI – 528 Hz – Dönüþüm ve mucizeler (DNA onarýmý)

FA – 639 Hz – Baðlantýlar / Ýliþkiler

SOL – 741 Hz – Sezgilerin uyanýþý

LA – 852 Hz – Ruhani duruma geri dönüþ

Tanýmlanmýþ olan bu frekanslarla kendimize akort yapabiliriz. Böylece frekans boyutumuzdaki   kayýtlarý temizleyip an'ý yaþamamýzda bir engel  daha böylece kalkmýþ olur. Niceliksiz ve niteliksiz,kayýtlardan beri olarak seyr halini yaþayabilmek için, sonsuz alemlerden açýða çýkan yollardan bir yoldur. Yüksek frekans algýsýnda kayýtlardan beri olaný yaþamak dileðiyle, Sevgiler...

Müslümanin Yasami


Müslümanýn yaþamýnda inanç ve imanýn yeri büyüktür. Her kimse bu kavramlarý yaþamýnda önemle irdelemeli ve bu kavramlarýn kendinde bulduðu yeri ciddiyetle deðerlendirmelidir. Bir kimse yaþamýnda bu kavramlardan uzak kalmaz ve kalmamalýdýr. Ayrýca kimse ölümden sonraki yaþama inanýyorsa bu olgulara önemle vurgu yapmalýdýr. Bununla beraber yaþamýnda bu tür þeyleri hiç önemsemeyen kiþilerle de karþýlaþabilirsiniz. Bunu hiç önemsememek ve kendimizi ele alarak sadece kendi açýmýzdan bu konularý yaþamýmýzda aramamýz ve bulmamýz gerekir. Müslüman bunlarý içselleþtiren ve kendinde bulan yapýnýn adýdýr aslýnda. Bir kiþi kendisi için dilediðini bir baþkasý içinde dileyebilmelidir. Ýsteyemiyorsa bile o kiþi için olumsuz bir þey dilemekten uzak durmalýdýr. Dikkat ile bu tür hal ve tavýrlardan hatta düþüncelerden kaçýnmalýdýr. Sevdikleri ile sevmedikleri arasýnda bir fark olmamalýdýr. Çünkü dilek ve istek bir bütündür. Zaten Allah da kuluna dilettiði bir þeyi ona vereceði için diletir. Yani aslýnda o þey olacaktýr ve siz onu siz dilediniz sanýrsýnýz. Buna caný gönülden þekilde inanmak gerekir. Yani sizde onu dileyen aslýnda yaratandýr. Yaratanýn dileði sizde açýða çýkmaktadýr.  Çýkmayacak olsa sizde dilemesi söz konusu olur mu? Hayýr elbette bu durum iþin mantýðýna aykýrý olur. Siz ve sizin çevrenizde ki herkes, önce dilemek nedir! Bunu bilmelidir. Her kimse kendi dileði sandýðý þeyin aslýnda gerçekten kendi dileði mi? Deðil mi! bunu önemle araþtýrmalýdýr. Gerçekten ben bunu diledim mi! Bunu dilemem için bana ait bana özel bir sebep var mý? Yoksa bende benim derinliklerimde bir ses bana seslenerek bunu bende diletmiþ olabilir mi! Hiç böyle düþündünüz mü? Bunlarý kitabýna uygun olarak ele almak ve süzmek gerekir. Elbette tüm bu düþünceler kiþisel olarak benim düþünce dünyamda geliþen þeyler ve sizlerde de böyle oluþup oluþmadýðýný bilmiyorum. Ama bir þekilde sizler de böyle düþünce oluþursa ne mutlu bana.

Istemek


Müslümanýn yaþamýnda inanç ve imanýn yeri büyüktür. Her kimse bu kavramlarý yaþamýnda önemle irdelemeli ve bu kavramlarýn kendinde bulduðu yeri ciddiyetle deðerlendirmelidir. Bir kimse yaþamýnda bu kavramlardan uzak kalmaz ve kalmamalýdýr. Ayrýca kimse ölümden sonraki yaþama inanýyorsa bu olgulara önemle vurgu yapmalýdýr. Bununla beraber yaþamýnda bu tür þeyleri hiç önemsemeyen kiþilerle de karþýlaþabilirsiniz. Bunu hiç önemsememek ve kendimizi ele alarak sadece kendi açýmýzdan bu konularý yaþamýmýzda aramamýz ve bulmamýz gerekir. Müslüman bunlarý içselleþtiren ve kendinde bulan yapýnýn adýdýr aslýnda. Bir kiþi kendisi için dilediðini bir baþkasý içinde dileyebilmelidir. Ýsteyemiyorsa bile o kiþi için olumsuz bir þey dilemekten uzak durmalýdýr. Dikkat ile bu tür hal ve tavýrlardan hatta düþüncelerden kaçýnmalýdýr. Sevdikleri ile sevmedikleri arasýnda bir fark olmamalýdýr. Çünkü dilek ve istek bir bütündür. Zaten Allah da kuluna dilettiði bir þeyi ona vereceði için diletir. Yani aslýnda o þey olacaktýr ve siz onu siz dilediniz sanýrsýnýz. Buna caný gönülden þekilde inanmak gerekir. Yani sizde onu dileyen aslýnda yaratandýr. Yaratanýn dileði sizde açýða çýkmaktadýr.  Çýkmayacak olsa sizde dilemesi söz konusu olur mu? Hayýr elbette bu durum iþin mantýðýna aykýrý olur. Siz ve sizin çevrenizde ki herkes, önce dilemek nedir! Bunu bilmelidir. Her kimse kendi dileði sandýðý þeyin aslýnda gerçekten kendi dileði mi? Deðil mi! bunu önemle araþtýrmalýdýr. Gerçekten ben bunu diledim mi! Bunu dilemem için bana ait bana özel bir sebep var mý? Yoksa bende benim derinliklerimde bir ses bana seslenerek bunu bende diletmiþ olabilir mi! Hiç böyle düþündünüz mü? Bunlarý kitabýna uygun olarak ele almak ve süzmek gerekir. Elbette tüm bu düþünceler kiþisel olarak benim düþünce dünyamda geliþen þeyler ve sizlerde de böyle oluþup oluþmadýðýný bilmiyorum. Ama bir þekilde sizler de böyle düþünce oluþursa ne mutlu bana.

7 Ağustos 2012 Salı

Sonsuz Ask


Sonsuzluðu ve hakikati yaþamak için aþk gerekir. Peki, nedir aþk? Doðduðumuz andan itibaren evler inþa ederiz kendimize. Benlik zannýnýn oluþumuyla evlerin temellerini atarýz. Sonra üstüne bir kat çýkarýz; ailemiz, sevdiklerimiz vardýr bu katta. Sonra bir kat daha; mevkii-makam, ünvan, eðitim. Sonra bir kat daha ve bir kat daha... Çýktýðýmýz bu katlar bizim 100m2 olan evimizi daha da geniþletmemizi engeller. Kimisi bana bu alan yeter, ben burda böyle mutluyum diyebilir. Kimisi ise bu sýkýþmýþlýðýn farkýndadýr. Bu dar alandan kurtulmak için týpký binalarý yýkan gülleler gibi nefsimizdeki doðduðumuzdan beri kaydettiðimiz tüm þartlanmalarý, öðrenmiþlikleri, taptýðýmýz ilahlarý yýkmak için birinin gelip bize yol göstermesi gerekir. Gülleler inþa ettiðimiz bu binaya vurulur. Bir de binayý temelden bir seferde yýkan yöntem vardýr ya iþte bu yöntem arýnma çalýþmasýnda Allah Aþk’ýdýr! Ýþte bu aþkta kýyas yoktur, birden gelir, kiþiyi, zannýný, silip süpürür.
Biz tabi Allah aþkýný ötede ararýz. Gözümüzü göðe çevirip Allah’ým seni çok seviyorum deriz. Hâlbuki Allah aþký Allah’ý âlemlerde görmektir. Ötede bir tanrý anlayýþýyla ben varým ve bir de Allah var, ben O’nu çok seviyorum demek deðildir. Allah aþký Allah’ýn Beyti’ne yönelerek bulunabilir. Allah’ýn Beyt’i ise insan’dýr.
Aniden gelen aþk nefsdeki tüm kayýtlarý yakýp yýkar ve bir anda birimin yokluðunu yaþamasýna da vesile olabilir. Böyle haller yaþanabilir, bu da yanlýþ deðildir ancak bu ilmin hazmý ile yaþanmasý âlemin her katmanýný tatmak ve olup biten herþeyi kendinden bilmeni saðlamasý açýsýndan aþkýn hazmýyle yaþanmasý hizmet ehli olmak için önemli bir temeldir.
Hakikati yaþamak, sonsuzluða müþhade edebilmek için ise ikiyi birlemek gerekir. Sonsuzluk sembolü olan iþarete baktýðýmýz zaman içi içe geçmiþ iki halkayý anýmsatýr bize. Hâlbuki tek ve sonsuzdur. Sonsuzlukta, týpký sonsuz iþaretini çizerken oluþturduðunuz kesintisiz çember gibi birimden birime bir akýþ söz konusudur, birçok þey karþýlýklý yaþanýr. Ýki olarak görünen bu akýþ sonra yoðunlaþýr, tek olur, sonsuz olur...

Ögrenmek ve Arinmak


Anladým, bilmek istiyorsun, hep bilmek.Sürekli sorup sorguluyorsun…Bu iyi bir þey! Ýlmi anlamadan, beynini geliþtirmeden, algýný açmadan teslimiyetten, gerçek imandan bahsetmek hayal âleminde dolaþmak olur. Ýlmi anlamaktan murad ilmi yaþamaktýr.
 Yaþamýmýza geçiremediðimiz her bilgi birimin boynunun borcudur.
Ýlmin akýl yollu(frontalcortex) veya zeka yollu (amigdala) yaþanmasý yani input-process-output üçlüsünün iþlemi hayvana aittir. Hayvan insana dönüþmez , yani ‘ben’ den hiç bir þey olmaz, 'ben' in ulaþabileceði (baþta kendi varlýðý olmak üzere)  hiç bir gerçeklik yoktur.. ‘yok’ u ‘yok’ etmek de akýlýn usta olduðu bir iþ deðildir.
Demek ki Allame-I Cihan olsan yine sana bil de gel deðil soyunda gel diyecek Rabbin. Sana Vahdet ilmi açýlmadý mý?
Bilmezmisin ki Vahdet te iki ye yer yoktur. Ya sen ‘senliðinle’ þirkte, beyninde oluþturduðun hayal dünyanda yaþayacaksýn ya da soyunmayý seçecek ve yana yakýla ölmeden ölmeyi dileyeceksin.…
Sevgili sana etrafýný ateþle bezediði asit kazanýný hazýrlamýþ. Tek yapman gereken içine atlamak. Aklýn ulaþamadýðý, verilerini tarayýp bir türlü mantýk oluþturamadýðý nokta bu olsa gerek. Ýnsan bile bile, isteye isteye ölüme gidermi hiç? Bu ancak delilerin aklýný yitirmiþlerin iþidir.Deli olmak için de mecnun olmak gerek,sevdadan yanmak, tutuþmak…Aþkýn ateþine dayanamama noktasýnda sevgilinin kaynayan asit kazanýna atlamak, etini kemiðini eritmek,sevgilide yok olmak gerek…Ancak o zaman aþktan, sevmekten bahsedilebilir…
Soyun ey Sevgili, Vahdet kapýsýndan ancak arýnmýþlar, çýplaklar girer. Beyninde oluþturduðun dünyandan ve deðerlerinden, kalýplarýndan, alýþkanlýklarýndan soyun,terk et onlarý,temizle çöplüðü…
‘Ayna ayna duvarda kim en güzel bu dünyada ‘ diyen masal þartlanmalarýnýn terkini nasip etsin dilerim Rabbim. Aynada daim seyredilen Ahad üs Samed ola..

Hakikatten Perdeli Olmak


Hakikat hayatýmýzýn içindeki en ufak detaylarda gizli. Kendinizi buradan seyredin.  Duygusal baðýmlýlýklarýnýzdan kurtulacaksýnýz. Baþka seçeneðiniz yok. Çünkü zan üzerine yaþýyoruz. Bu baðýmlýlýklardan kurtulmadan, soyunmadan, arýnmadan hakikatin bizde açýlmasý olanaðý yok. Resulallah’ýn hadisi var;  “Kaç kiþi girecek cennete ya Resulallah?”  “Siyah tüylü bir ineðin üzerindeki avuç ayasý kadar büyüklükteki beyaz lekesindeki kýllar oranýnda insan cennete girecek”. Oraný söylüyor. Baþka bir hadisinde de “bin kiþide bir kiþi” diyor. Bir hesap ediyoruz bugünkü yeryüzünde 7 milyar insan var. Bir dolu Müslüman denilen insan var. Türkiye 70 milyon Müslüman. Çoðunluk,  namaz kýlýyor, “ibadet” denilen çalýþmalarý yerine getirmeye çalýþýyor, iyilik yapmaya çalýþýyor, zekât veriyor hacca gidiyor. Bu hesaba göre bin kiþide bir kiþi cennete girecekse, 7 milyon kiþi cennete girecek bu duruma göre. Resulallah’ýn hadisine göre bugün kýyamet kopsa 7 milyarda 7 milyon kiþi cennete girecek. Ne oldu? Baþka bir hadisinde de diyor ki “amellerinizle cennete giremezsiniz”. Yani siz iyilik yaptýnýz onu yaptýnýz bunu yaptýnýz. Cennet? Yok. Neden? Çünkü þirk hiçbir þekilde affedilmeyecek. Bu Kur’aný Kerim. Allah þirki affetmez, kendisine þirk koþulmasýný affetmez. Bu da bizi þu noktaya getiriyor; biz bu dünyadayken bu frekans boyutundayken “ben“ dediðimiz, ben ve ekleri olan “benim” ler zannýndan soyunmak durumundayýz. Bunun baþka bir çaresi yok. Þirk bir tanedir, gizlisi açýðý kapalýsý örtülüsü yoktur. Þirk þirktir. Ben ve “benim eklerinden kurtulmak ve “la ilahe illallah” hakikatini yaþamak þirkten kurtulmaktýr. Allah’tan baþka hiçbir þey olmadýðýnýn hakikatini yaþayan kul olmak. Þirkte olma hali ise, ben merkezli yaþamak ve benim olanlarla bir dünya kurmak. Dolayýsýyla hakikatten tamamen perdelenmek…

6 Ağustos 2012 Pazartesi

Ayna


Veli Allah'týr. Allah veli ismi altýnda açýða çýkar. Dolayýsýyla velayet tekil bir yapýdýr. Allah’ýn Allahlýðý ile varlýða bakýþ halinin adýdýr. Ama bu bakýþ hali âdem suretlerinde açýða çýkar. Allah'ýn âlemlerdeki tedbiratý âdem suretlerincedir hükmü de buradan kaynaklanýr. Yani burada en iyi fark edilmesi ve ayýrt edilmesi gereken nokta ÝNSAN ALLAH ÝSMÝNÝN MANASI OLAN ESMAYA AYNADIR, ALLAH ÝSMÝ ÝLE ÝÞARET EDÝLEN DE ÝNSANA AYNADIR. Ama ikisi belki burada ayný þeydir. Fakat biz insan diye mental hayvaný anlýyorsak yani bilinç varlýðý anlýyorsak, o yaradýlýþ olarak hayvan mertebesinin açýða çýkýþ þeklidir ve onun Allahlýðýndan söz edilmez, onun ilahiyatýndan söz edilmez, iþte bunu yapan firavun noktasýdýr, nemrut noktasýdýr yani Allahlýðý mental hayvana veren, bilince veren, bilinç varlýða veren. Onun içindir ki varlýðý Allah gözü ile seyreden indinde yani Allah ahlaký ile ahlaklanmýþ olan; Allah'ýn ahlaký ile ahlaklanýn diyor ya! "Allah insaný Rahman sureti üzere yaratmýþtýr"; "innAllahe halaka Âdeme ala suretiHÝ / suretirRahman!" diyor ya! Buradaki bahsedilen Rahman sureti üzere olan, Allah ahlaký üzere ahlaklanmýþ olan insan, mental hayvan deðil, bilinç varlýk deðil, beþeri duygularýn beþeri deðerlerin yaþamý içinde yaþayan deðil. "Ölmeden evvel ölmek" denen olay dahi; mental hayvan deðerlerinin sýfýr olup, mental hayvan suretinden açýða çýkan bir takým özellikleri ortaya koymasýna raðmen insaniyetinin þuuru farkýndalýðýyla varlýðýný seyreden varlýktýr. Bilmiyorum aradaki farký anlatabildim mi?

Dolayýsý ile insanýn beyinle alakasý yoktur. Beyin insaný oluþturmaz. Beyin mental hayvanýn oluþtuðu noktadýr ve beyin insana ayna olur Cennet ehlinin çoðunluðu bühüldür demek mental hayvaný terbiye olmuþ kiþiler demektir . "Ves sabikunes sâbikun; (Es Sâbikun (yakîn ile öne geçenler), sabikundur)", diye bahsettiði Vakia (56-10) süresindeki sýnýf iþte bu cennet konusunu yaþayan mental hayvan. Mukerrebun ise insan olarak

mental hayvan boyutundan varlýðý seyreden ve açýða çýkan ve varlýkta tedbiratýný ortaya koyan velidir.

Bu noktanýn çok çok iyi fark edilmesi lazým ki gereken o arýnma meydana gelsin o arýnmanýn sonucunda insan açýða çýksýn insan farkýndalýðý yaþansýn.

Ruh


                Anne karnýndaki bebeðin, 120. günden itibaren ruhu üretilmeye baþlar.  Ruh, beyin tarafýndan üretilir. Ruh sayesinde, insan sonsuza kadar yaþamaya devam eder. Bütün yapýlanlar, düþünülenler ruha yüklenir. Kafatasýnýn içinde yer alan, bu et parçasýnýn iþlevini insanlýk hala çözememiþtir.  Bazen, bir þey düþünürsünüz. Bir de bakarsýnýz ki, bir baþkasý sizin düþündüðünüzü söylüyor. Bunun sebebi, yaydýðýnýz dalgalarý, diðerlerinin çözmesi, yani deþifre etmesidir. Telepati denilen olay vardýr. Kiþiler, birbirlerinden farklý yerlerde bile olsalar, birbirlerini düþündükleri anda iletiþim kurarlar. Onlardan çýkan dalgalar,  aslýnda onlarý etkiler. Ancak, kapasiteleri normal insanlara göre daha geliþmiþ olanlar, hassas kiþiler, bu iletiþimi fark edebilir. Baþýmýzýn içinde, et  diye düþünüyoruz. Fakat, o bir dönüþtürücüdür. Gelen elekromanyetik dalgalarý çözümler ve biz de görüyoruz, duyuyoruz gibi algýlamalar fark ederiz.  Mesela, televizyonu düþünelim. Televizyon da, gelen ses ve görüntü dalgalarýný içerisinde bulunan devreler yardýmýyla çözümler. Bizler de, bu dalgalarý televizyon sayesinde görürüz ve duyarýz. Bu dönüþtürme olayý, insandaki veri tabanýna göre, gelen dalgalarýn, o organ  tarafýndan deðerlendirilmesiyle olur. Bu yüzden de, herkesin dünyasý birbirinden farklýdýr. Aslýnda, üzülmek, sevinmek gibi duygular hep veri tabanýmýzdan kaynaklanmaktadýr. Bir kiþinin üzüldüðü bir olay, bir baþka kiþi için önem bile taþýmaz. Çünkü, veri tabanlarý birbirinden farklýdýr. Bu organýn, en güçlü açýða çýkardýðý dalgalardan bir tanesi, dua etmektir. Genelde çoðu kiþi, kendisi dýþýnda bir varlýktan bir þeyler ister. Aslýnda, özündeki kuvveler yardýmýyla o isteðin gerçeleþmesi dilenmelidir. Allah’ýn esmalarý ile insan denilen yapý meydana gelmiþtir. Yani, varlýkta Allah’tan gayrý yoktur. O zaman yönelip bir þey istendiðinde, isteyen kendisidir. Özellikle, gece, güneþ ýþýnlarýnýn etkisinin en az olduðu zamandýr. Gece, kalkýlýp yapýlan ibadetler çok faydalýdýr. Yönelip, isteklerde bulunmak da son derece etkilidir. Secde halinde yapýlan yönelme de, yine çok etkilidir. Yine, kollar açýlarak, isteklerde bulunulmasý da tavsiye edilmiþtir.

Asktan Velayete


 Anlýk ilhamlar almaya baþlar bilinç. Farika-i hakikat, hakikat þimþeði çakmasý gibi bir anda kendini o sýnýrsýzlýk sonsuzlukla hissetme hali sende oluþur. Ýþte bu da ilham alan nefs, ilham alan bilinç, ilham alan mental hayvan diye tanýmlanmýþ. Kendini bu ilhamý aldýðýn anda kadýnsýz, kocasýz, çoluksuz, anasýz, babasýz tamamýyla mekansýz ve zamansýz hissediþ hali olur. Bunu hissettiðin zaman zaten bilinçteki bütün deðerler sukut ediyor, iflas ediyor geçerliliðini yitiriyor. Ýþte bunu hissetme halini eskiler AÞK diye tanýmlamýþ. Kiþide aþk hali oluþursa diye tanýmlanan þey, kiþi kendini bilinçteki o þartlanmalarýn, deðer yargýlarýnýn, kabullerin ötesinde kendini zamansýz mekansýzlýk noktasýnda hissederse, o zaman o ilham ile bütün bu deðerleri yakar, diyor. Ne diyor rasul as. Hadisinde; "Aþk cunuhundan bir þubedir." diyor. "cunuh" yani delilik. Aþk deliliðin bir türüdür diyor. Yani bilinçsel deðerler ölçüler kavramlarla, hesaba kýyasa ölçüye gelmez o hissiyatýndaki yaþamýndaki deðerler, diyor. Ýþte bütün mesele bilincin tezkiye olmasý, arýndýrýlmasý yani mental hayvaný oluþturan deðerlerin aþaðýya çekilmesi suretiyle, kalpten açýða çýkan mekansýzlýk ve zamansýzlýk hissediþinin yaþanmasý. Bunu bir an dahi yaþasan, o bir anlýk yaþam artýk senin bir takým þeylerden arýnman için sana yeterli enerjiyi kudreti kuvveti veriyor. O zaman senin için dünya, mal, varlýk, þöhret, para, ilim vs hep deðerini yitiriyor hiç oluyor. Böyle olduðu zamanda bu tür bir davranýþta etraf "kafayý üþüttü deli oldu", diyor veya âþýk diyor, meczup diyor. Meczup cezbe halini isteyen yani neyin cezbesi; hakikatini hissetmenin,

Hakikatindeki mekansýzlýk, zamansýzlýk, maddesizlik halini hissedip yaþamanýn getirdiði cezbeyi yaþamak. Þimdi burada bunu yaþayan insan. Bu boyutun adý insan. Bu yaþam boyutu o formal halini keþfettiði (kesbettiði) zaman, artýk kendini mental hayvan sýnýrlarýyla sýnýrlamaz bir hale geldiði zaman, bu yaþam dolayýsý ile burada tatmin olduðu zaman mutmaine makamý denen olay meydana geliyor veliyi meydana getiriyor veli denen hal meydana geliyor.

5 Ağustos 2012 Pazar

Nefsi Mülhime


Kiþi nefs-i levvame düzeyine geldikten sonra, o kiþiye yetiþtirici tarafýndan Allah anlatýlmaya baþlanýr. Daha doðrusu Allah ismi ile iþaret edilen anlatýlmaya çalýþýlýr. Çünkü ona direk olarak sen insansýn bu bilinç varlýk deðilsin, dense; o insan diye bütün yaþamý boyunca bu bilinç varlýðý kabullendiði için, Allahlýðý insana, bilinç varlýða, mental hayvana verecek. Bunun olmamasý içindir ki bu düzeyde bu idrake gelmiþ olan insana, bilinç varlýða, mental hayvana, "Allah adýyla iþaret edilen", denerek Allah esmasýnýn manalarý, Esma ül Hüsna’nýn manalarý idrak ettirilmeye çalýþýlýyor. "Doðmamýþ doðrulmamýþ" anlatýmý, "Ahadüs Samet" anlatýmý, Allah'ýn hiç bir mana ile kayýtlanmadýðý, sýnýrlanmadýðý, ölçüye girmediði, bunun daha da ötesinde bu kâinatta bu varlýkta var olan bütün varlýklarýn, bu esmanýn çeþitli açýða çýkýþ þekilleri olduðu fark ettirilmeye çalýþýlýyor. Bu anlatýmýn bilinçte idrak edilmesi kadarý ile bilinç þartlanmalarý, þartlanmalara dayalý deðer yargýlarýný, deðer yargýlarýnýn oluþturduðu duygulardan arýnmaya baþlýyor otomatik olarak. Bu kavrayýþ arýnmayý meydana getirerek felahýn yolunu açýyor. "Kad efleha men zekkâha” (Gerçekten onu (bilincini) arýndýran kurtulmuþtur.) ayeti de bu bilinç arýnmasýnýn neticesinde felahýn kurtuluþun olabileceðini iþaret ediyor.

Beyin aynasý tümüyle bilinçteki deðerler ve kabullerle simsiyah örtülmüþ vaziyette. Burayý ne kadar parlatýrsak bu defa kalp nöronlarýnýn zamansýzlýk mekansýzlýk âleminden transfer ettiði bilgiler beyne yansýyor. Kalp nöronlarý çok deðil beyindeki gibi az ve her insanda mevcut. O varlýðýn hakikatindeki ölçüsüzlük sýnýrsýzlýk mekansýzlýk noktasýný mekana yansýtýyor, beyne yansýtýyor. Bu defa bu beyindeki tezkiye olma arýnma yani bilinçteki deðerlerin kavramlarýn deðerini yitirmesi geçerliliðini yitirmesi sonucu olarak, sýnýrsýzlýk ölçüsüzlük eskilerin vahdet anlayýþý ve hali dediði farkýndalýðýn açýða çýkmasýný saðlýyor, ilhamlarýný oluþturuyor. Buna da tasavvuf dilinde nefsi mülhime, ilham alan nefs deniyor…

Nefsi Levvame


Aslýnda bilinçli varlýk, bizim mental hayvan dediðimiz, eskilerin insan dediði varlýk. Burada henüz "ruhumdan nefyettim" ve "esma-i küllühayý talim ettim", sýrrýnýn açýða çýkmamýþ hali. Yani hakiki manada insan burada ortada yok henüz. Buradaki varlýk diðer bütün hayvan âlemi ile eþdeðerdeki bir yapý. Marifetname'de Ýbrahim Hakký'nýn bahsettiði veya Mevlana'nýn Mesnevide bahsettiði "Ben topraktým nebat oldum. Nebattým hayvan oldum" aþamasýndaki hayvanlýk aþamasý. Bu yapý eðer tasavvuf dediðimiz insanýn hakikatini keþfetme çalýþmalarý içine girerse, bu defa bedenin bir süre sonra toprak olup yok olup gideceðini, bilincin ise yani mental hayvanýn ise tamamen dünyevi yaþamda çevre þartlarýnýn programlamasý ile oluþmuþ bir varlýk olduðunu ve bu doðrultuda bir yaþam içinde olduðunu fark ediyor, anlýyor. Bunu anlayýnca kendi hakikatine zulmettiðini, kendi hakikatini yaþayamadýðýný fark edip bunun üzüntüsünü ve kendi kendine piþmanlýðýný yaþýyor ki levvema denen nefs yani levvama bilinci kendi hakikatýnýn insan olduðunu fakat insanlýðýný yaþayamamanýn sýkýntýsýný yaþadýðýný fark ederek levvame bilinç noktasýna ulaþmýþ oluyor. Ýþte levvame nefs denilen nokta burasý. Yoksa tasavvufta o tarikatlarda anlatýlan hikâye deðil. Þimdi bu mental hayvanyani bir bilinç varlýk olduðunu, beden ötesi bir bilinç varlýk olduðunu, ancak bu bilinç varlýðýnda çevrenin programlamasý ile oluþmuþ bir organik robot olduðunu, hâlbuki insan kelimesi ile iþaret edilen esma-i küllehayý muhtevi, ruhundan olduðuna iman ediyor. Ýþte bu iman dolayýsý ile kendi kendine levm etmeye baþlayarak nefs-i levvame düzeyine yükselmiþ oluyor. Bu noktanýn çok iyi anlaþýlmasý gerekir. Tasavvuf adý altýnda anlatýlan bilgileri ezberleyerek kiþilerin birbirine anlatmasý ile tasavvuf yolunda ilerlenmiþ olmaz. Orada geçen kelimeler ile ne anlatýlmak istendiðini tam ve kesin olarak anlaþýlmasý lazým gelir.

Mental Hayvan


Son konumuz insan. Yani insaný tanýmak. Yýllar yýlý insanlýðýn kabul ediliþinden bu yana gelen anlatýmda hep bu bedenden eserleri açýða çýkaran varlýk insan diye tanýtýlmýþ. "Ben Ruhumdan Nefyettim" sözü ile kastedilen mananýn ÝNSAN olduðu açýklýk kazanmamýþ. "Ruhumdan nefyettim" ifadesindeki "Ruhum" esma manasý olduðu ve esma manasý olan, esma-i külleha manasý olan, þuurun, þuursal farkýndalýðýn insan olduðu fark edilmeyip bu beden ve bu beden dolayýsý ile oluþan bilincin insan olduðu zannedilmiþ. Öyle zannedildiði içindir ki de Allah'ýn aynasý olan insan, mental hayvan zannedilmiþ.

Eskiler bu farký insan ve insaný kâmil olarak vermiþ. Mental hayvan dediðimize insan, bu makalede insan dediðimiz varlýðý da onlar insaný kâmil demiþler. Þimdi burada insaný net bir biçimde anlayabilmek için mental hayvan diye tanýmladýðým genelde insan denilen varlýðýn nasýl oluþtuðuna bakmak lazým.

Ýnsan denen varlýk yeryüzünde var olmadan evvel insansý vardý. Ýþte o insansý, bizim mental hayvan dediðimiz varlýðýn esasý. Çocuk doðarken baþlangýçta meleki yapý ile meydana geliyor. Bilinç henüz hayvanlaþmamýþ. Fakat bu yemek, içmek ve bedensel hareketler dolayýsýyla yetiþirken daha çocukken, Bebek iken kendini beden kabullenme noktasýna geliyor ve "ben bu bedenim bu birimim", anlayýþý onda yerleþmeye baþlýyor. Ben bu bedenim bu bedenle yaþayan bir varlýðým, anlayýþý anne babanýn sen busun, demesi ile daha sonra çok yakýn çevrenin halka halka geniþleyen çevrenin okulun vs. de geliþimi ile kendini tamamen bu þartlanmalarýnda oluþturduðu bilinç varlýk olarak kabul ediyor. Eðer bu varlýk kendini yalnýzca bu biyolojik beden noktasýnda kabullenmiþse, tamamen biyolojik hayvanolarak yaþamýna devam ediyor ve sadece bedenin zevk, istek ve arzularýný tatmin yolunda yaþýyor. Ama bunu yaþarken de, tabii bulunduðu çevrenin kendisine yaptýðý programlamalar þartlandýrmalar, þartlanmalarýn oluþturduðu deðer yargýlarý ve bu deðer yargýlarýnýn kendisinde yaþattýðý duygular dolayýsý ile de bilinçli bir varlýk haline geliyor.

4 Ağustos 2012 Cumartesi

Muhtesem Bilgi Kaynagi Üzerine


Sonsuzluðun muhteþem ruhu, muhteþem beyin Resulullah (s.a.v.) efendimizin Kuran’la ilgili pek çok hadisleri mevcuttur:  “-Allah yeryüzünde azabý hak etmiþ olanlarý azaplandýracaðý zaman, Allah’ýn kitabýný öðrenmeye çalýþan çocuklarýn yüzü suyu hürmetine azap etmekten vazgeçer. Kim ondan bir ayet dinlerse, dinlediði ayet onun için (dünyada ve ahirette) nur olur. Þüphesiz ki, onu okuyana bir sevap, onu dinleyene iki sevap vardýr.  -Þüphesiz insanlarýn bir kýsmý Allah’ýn dostlarýdýr. Onlar ehl-i kitap olanlardýr.  -O kitap; Allah’a gökler, yerler ve onlarda bulunanlardan daha sevimlidir.  -Onun okunduðu evin hayýr ve bereketi artar, onun okunmadýðý evin hayýr ve bereketi azalýr. Allah kitabýný çok okuyan hafýzlar cennet ehlinin liderleri, baþkanlarýdýrlar.  -Sözlerin en hayýrlýsý Allah’ýn kitabýdýr.  -Çocuðuna Allah’ýn kitabýný öðreten babaya cennette taç giydirilir. Kim o kitaptan bir ayet öðrenirse, kýyamet günü öðrendiði bu ayet onu gülerek karþýlar.  -Oruç ve Allah’ýn kitabý sahiplerine þefaat ederler.  -Sizler kýyamet günü Allah’ýn katýna ondan daha üstün bir þey ile varamazsýnýz.  –Ýçinde o kitap okunan ev, içindeki aile fertlerine okyanuslar kadar geniþler. Melekler oraya iner, þeytanlar ise oradan kaçar. O ev, hayýr ve bereketle dolar. O okunmayan ev ise halkýna daralýr, melekler orayý terk eder, þeytanlar ise oraya musallat olurlar. O evin hayýr ve bereketi kaçar.  -Ben Allah’ýn kitabýný baþkasýndan dinlemeyi severim.  -Kendinizi o kitaba iyice alýþtýrýnýz, onu daima okuyup müzakere ediniz.  -Nefsim yed-i kudretinde olan Allah’a yemin ederim ki; o kitabýn insanlarýn kalbinden kaçmasý, unutulmasý devenin yularýndan kurtulup kaçmasýndan daha kolaydýr.  -Bu kitaptan ayrýlmayýn! Çünkü o, Allah’ýn sofrasýdýr. Kim Allah’ýn sofrasýndan yararlanmak isterse, gayret etsin. Zira ilim, öðrenmekle olur. Ebu Hureyre (r.a.)  anlatýyor:  ”Resulullah s.a.v. buyurdular ki:  ”Aziz ve celil olan Allah buyurmuþtur ki:  ”Kulum, beni andýðý ve dudaklarý benim için kýmýldandýðý an ben kulumla beraberim.”  -Size iki þey býrakýyorum. Bunlara uyduðunuz müddetçe asla sapýtmayacaksýnýz: Allah’ýn Kitab’ý ve Resulünün sünneti.  – Allah’ýn kitabýný öðrenin, okuyun ve kolayýnýza gelen yerleri okuyun. Muhammed’in (s.a.v) nefsi yed-i kudretinde olan Allah’a yemin ederim ki, onun unutulup gitmesi, baðlý devenin ipinden kurtulmasýndan daha çabuk olur. Öðrenin, bilin ki, kim bir gecede veya bir gün içerisinde 50 ayet okursa, o, gafiller listesine yazýlmaz. Kim gecede 100 ayet okursa, abidler arasýna yazýlýr. Kim gecede 200 ayet okursa, ondan Allah’ýn kitabý davacý olmaz. Gecede 500 ila 1000 ayet okuyanlar ise, kendilerine cennette büyük makamlar ihsan edilmiþ olarak sabahlar.  -Bu kitap þefaatçidir ve þefaati makbuldur. Riayet etmeyenlere ise hasým olarak isbatý vücud edecektir. Kim ki, bu kitabý öne alýrsa, o onu cennete götürür. Kim de arkasýna býrakýrsa onu da cehenneme sürer.’’

Ulûhiyet Kemalati


Özetleyerek söylemek gerekirse, Allahýn dýþýnda bir varlýk görmemek kaydý ile ve hangi isim alýrsa alsýn “Her iþin, onu yapmasý gerekenlerce yapýlmasý” anlamýna gelir ulûhiyet kemalatý.
Bir anlamda esma manalarýnýn çýkýþýnda yerli yerince kullanýlmasý anlamýna gelir bu dediðim þey.
Buradan yola çýktýðýmýzda, günlük hayatýmýzdan örnekler vermek gerekirse; bisiklet tamircisi turþucunun, mobilyacý dondurmacýnýn, psikiyatr bakkalýn, ilköðretim öðretmeni de bir profesörün yaptýðý iþi yapamaz, yerini tutamaz.
Mesela, eczaneye manavdan alýnacak meyva-sebze þeyler için gidilmez. Þayet böyle bir þey düþünülürse o insan da pskolojik sorunlar aranýr. Tedavi için gerekli yerlere müracaat edilmesi gerekir.
Ýþte beþeri yaþamda “kim, ne için yaratýlmýþsa onun gereðini yerine getirmesi” bu bahsini ettiði tarz ve usulle alakalý, kemalatla baðlantýlýdýr.
Varlýk bütünlüðü içinde halk ve hak kavramlarýnýn kullanýlýyor olmasý, keza ulvi ve süfli ayrýmý da bu düzeyde mütalaa edilmesinden ötürüdür.
Ulûhiyet kelimesi, Kuraný Kerim’de ‘ilâh’ kelimesi ile zikredilir.
Þayet birimde Allah kavramýnýn içselliði yoksa söz konusu kavramýn “tanrý” þeklinde düþünülmesi ve kabul edilmesi muhtemeldir.
Bu açýdan bakýldýðýnda, ‘Ýlah kavramý, Kur’an’ý anlamada’ çok önemli bir yer tutar.
Ulûhiyet kemalatýnýn yaþamý, rabbini bilmeyi onu müteakip, melikiyet vasfýnýn ne olduðunu bilme-yaþama, ölmeden evvel ölme ile getirir. Bu nitelik hemen tahakkuk eder.
Ýlk etabý budur.
Ýkincisi ve daha kemal bulmuþ hali, hiçlik noktasýný yani Ahadiyet’i de kapsamý altýna almasý ile yaþanýr.
Uluhiyetin Hiçliði kapsayan bir sýfat oluþunu idrak edemiyorum; Ama bu felsefeyi ortaya dökenin Abdülkerim Ceyli Hz.de olduðunu düþündüðümde, bu yaklaþýmýn benim basit sýradan bir acziyetimle mukayese edilmeyecek düzeyde olduðunu düþünüyor ve bunu sýfatý takliden de olmak üzere kabul etmek zorunda kaldýðýmý beyan ediyorum.

Necasetten Arinmak


Çokluklar ayrýlýklar  arasýnda boðulmadan Tekin çaðrýsýdýr Ýslam...Zaten bunu anlamayan hakkýyla ne Tevrat'ý  anlamýþtýr, ne incili anlamýþtýr ,ne de Kuran'ý  anlayabilecektir. Ayýca "necis olanlar dokunmasýn" iþareti düþünce pisliðidir. Yoksa senin elbisenin pisliði Kuran'a ne bir þey katabilir, ne de eksiltebilir. Yazýk ki zamanla bu sözü de "abdestsiz olanlar dokunmasýn "seklinde çevirmiþler, böylece gerçek anlamýný örttükleri gibi, zaten abdesti bilmeyen, uzak duran içeriðini anlamadýðý için de özünden mahrum kalan birimler, Kuran'a da dokunmaktan, açýp okumaktan, öðrenip anlamaktan, idrak edip uygulamaktan mahrum kalmýþlardýr. Böylece  necaset ; düþüncenin pisliði ,çokluk ve farklýlýklar algýsý içindeki bulanýk fikirlerdir . Fikirler bulanýkken gerçek bir imandan söz edilebilir mi? Ýþte necasetin, bulanýklýðýn, ikiliðin getirdiði nokta: imansýzlýk. Ýman etmeyeceðin  inanmayacaðýn bir kitabi okumak iþe yarar mý? Bence yaramayacaðý  gibi inkar perdelerinin de arkasýna saklanacak o sistem bilgileri. O yüzden boþuna yaklaþma, dokunma.

Tek bir yaratýcýnýn varlýðýna imanla tek bir iradenin halk ettiðine (kadere) teslim olmakla Ýslam’ýn  kapýsýný araladýn ve açtýn kitabi. Necasetten arýndýn, bulanýklýk yok. Çünkü Tekin iradesine teslim oldun. Hangi kitabi açtýysan Allah'a iman davetini aldýn  o dönemin nebisinin resulünün þuurunda açýða çýkýþý ile..ister Tevrat'ý açtýn, istersen incili açtýn. Hitabý okuduysan Kuran'da ne anlatýyor fikrine kayýtsýz kalamazsýn. Farklý zamanda farklý bir resulün, nebinin þuurunda açýða çýkan Allah hitabýný reddedersen iki göz bahþedilmiþ iken tek gözle yaþamaya çabalayan nasipsizin durumuna düþersin. O gözün de açýlýnca fark edersin ki, sistemin anlatýmý tamamlanýyor, bu kitap Kur'an ile birlikte din ve sistem gerek açýkça, gerekse misaller ardýnda anlatýlýyor. Ancak koþulsuz bir inanç ve teslimiyetle tüm resullerin nebilerin tek bir kaynaktan dile gelen tek Allah'a davetin kulluðunu yaptýklarýný anlarsýn.