25 Temmuz 2012 Çarşamba

Bedenimizin Kölesiyiz


Her düşüncemizde, hareketimizde, bedene mahkûm olmamızdan ötürü bedelini çok kötü şekilde ödüyoruz. Bunun bir cinayet olduğunu dile getirirken en önemlisi şirki oluşturan bu anlayışın batın bölgesinden geldiğini artık sokaktaki çocuklar bile biliyor. Bilmem anlatabiliyor muyum?
Dikkat çekici bu süreçler içinde çok basit olaylar karşısında dahi motivasyonumuzun, çok zayıf kaldığını fark ediyoruz. Basit bir şekilde anlatmak gerekirse, bizlere emanet olarak verilen beden bilincini terk edemiyorsak, bahsini ettiğimiz ve en büyük günah olarak kabul edilen bu nitelikten yakamızı sıyırabilmemiz, mahkûm olmamız işten bile değil. Bunu peşinen kabul edelim.
Beyinde mevcut bilinç ile beden anlayışı arasında ki net farkı algılayamamaktan kaynaklanan bir durum var ortada ve dinde çok olumsuz bir vasıf şeklinde anlatılıyor. Kendimizi yayma, rahatlık, aklımıza gelen her şeyi yapabilme, algılama sınırlılığı, bize kök söktüren bir hastalık haline gelmesinin altında hep bu illet var. Zihinsel fonksiyonları, kontrolü elimizden kaçırıyoruz. Tüm iyi niyetlerimize karşın, olaylara karşı çok zayıf kaldığımızı görüyoruz.
Sonuçta tek yönlü düşünce yapısı ile varacağımız sonuç da karamsarlıktan başka bir şey değil. Oysa değişmek, manevi bir desteğe sarılmak, pozitif bilimle hareket edebilmek, mahkûmiyetimizi önleyen faktörlerin başında gelir. Aksi takdirde çok kötü günler bizi bekleyebilir. Kendini bilen bir yapı gibi hareket etmek varken bizleri basite indirgeyen bu illetten kurtulmanın tek yolu beden anlayışından geçmek gerçeklere adım atabilmektir. Bizler önümüzde bize rehber olan evliyaları takip ederek, yapageldikleri hareketleri, sahip bulundukları ilmi ve vermek istedikleri mesajları çok dikkatlice değerlendirerek bu kıskaçtan kurtulabiliriz. Aksi takdirde işin içinden çıkılmaz bir hayat ve sonuçları bizi beklemektedir. Diğer anlatımla yazının başında anlatmak durumunda kaldığımız bu tür bir felsefenin hiç bir meşruiyetinin olmadığı açıktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder