24 Temmuz 2012 Salı

Hz. Rasul


İnanç sahibi müslüman bir insan yazı başlığını görünce biraz irkilir. Kendine çeki düzen verir. Konuşmalarına dikkat eder ağzından çıkan kelamı değerlendirir.
Çünkü o en son nebidir. Nebilik kemalatı onunla son bulmuştur.
Bir hadisinde Allah Rasulü (a.s.) şöyle buyurmaktadır;
İbnu Münebbih’in anlattığına göre kendisi; “La ilahe illallah cennetin anahtarı değil mi dendi; ‘Evet öyledir, ama dişsiz anahtar olur mu? Dişleri olan anahtarın varsa, kapın açılır, yoksa kapalı kalır, açılmaz cevabını verdi” (Buhari-Cenaiz1)
Buna göre bir açıklama; “Sıradan bir insan nasıl bilebilir ki, nasıl idrak edebilir ki TEK’liği ve tanrısız bir seyri. Allah ismi ile işaret edilenin var olduğunu. Bunu ancak bilen, idrak eden ve bizzat yaşayan bilir ve anlatır. Dolayısı ile La ilahe illallah’ın dişleri ve kapıyı açacak anahtar olması onunla olur. Onu okumakla, onun anlattığı hakikati tekliği yaşamakla olur derken, bir başka yaklaşım ise şöyle; “Bilgi Rasulullah’ta açığa çıkar. ‘Vema erselnake illa rahmeten lil alemin’ ayeti bunun kanıtıdır. (Seni âlemlere rahmet olarak gönderdik)
Haliyle Allah’a ve melaikeye ait potansiyel kuvve Rasulullah’ta yoğunlaştığı için, Allah kavramını en üst düzeyde açıklayan kendisi olacaktır. O bir anahtarın dişlisi mesabesindedir.
Hz. İsa Ahmed ismiyle Rasulullah’ı müjdelemiş eskiye oranla başka bir ekolün başlayacağına işaret etmiştir.
Günümüzde ve geçmişte ne yazık ki İslam’a inananlar Hz. İsa’yı bir nebi-Rasul olarak kabul etmelerine rağmen, onlar ani Hıristiyanlar maalesef Hz. Rasulullah’ı kabul etmeyip inat etmekte devam ediyorlar.
Esasen Hz. İsa Musevi dininin zirve ismidir.
Bir diğer enteresan yaklaşım, Ahmed’de bir mim’in oluşu, Mahmud’da iki mim’in bulunuşu Muhammed’de ise üç mim’in varlığı söz konusudur. Takdir edersiniz ki her bir isim yine ona aittir.
Ancak bu kategorik sıralamaya göre en değerli isim Ahmed olmaktadır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder