24 Temmuz 2012 Salı

Celâleddin-i Rumî


“Bugün Ahmed benim;

Ama dünkü Ahmed değil...

Bugün Anka benim;

Ama yemle beslenen kuşcağız değil!”
Bu dizeler, Mevlana Celâleddin-i Rumî ye ait...

Kayıtlardan ise şu hayat hikayesini öğreniyoruz:
30 Eylül 1207 (bazı kaynaklarda 1182) ‘de Belh’te (bugünkü Afganistan’ın sınırlarında bir şehir) dünyaya gelir Muhammed Celâleddin.
Adına kendisini sevenlerce eklenen Celalettin sıfatı ile tanınmıştır, Rumî ise, (Eskiden Anadolu yerine kullanılan) Rum illerinden Konya'da uzun süre kaldığı için aldığı bir lakaptır...
Soylu ve kültürlü bir aileye mensuptur. Annesi Belh Emiri Rükneddin'n kızı Mümine Hatun, Babası, Sultan-ül Ulema Muhammed Bahâeddin Veled’dir. Bahâeddin Veled'in nesebi, Hz. Hüseyin ve Hz. Ebu Bekir'e uzanmaktadır.
Çocuk denecek yaştayken, devrin büyük âlim ve sûfîsi olan babasının medrese derslerine devam eder. İlk manevi terbiyesini hayata bakışını ondan alır.

Dönemin ünlü mutasavvıflarıyla tanışılıp sohbetler edilir. Her insanın içindeki bilginin ona ait olduğu kanısı filizlenir. Kendi için muazzam bir yetişme vesilesidir bu ziyaretleri.

Nişabur ‘da Şeyh Feridüddin-i Attar, sohbet sırasında, O’nun alnındaki kemâli görüp ona Esrarnâme adli eserini hediye eder, babasına da “çok geçmeyecek ki, bu senin oğlun âlemin yüreği yanıklarının yüreğine ateşler salacaktır” der.
Hac dönüşü uğranan Şam ‘da da Muhyiddin -i Arâbi, Bahâeddin Veled ‘in arkasında yürüyen Celâleddin'e bakarak; “Subhanallah! Bir okyanus, bir denizin arkasında yürüyor...” demiştir.
Bizim kültürümüz de “bir ben var benden içeri” diye ifade edileni yaşayanlardan biridir o.
İslami Tasavvuf edebiyatının şâheseri olan Mesnevi, Çelebi Hüsâmeddin‘in ricâsı ile yazılmıştır. " Celâleddin, Onun cezbesi ile semâ ederken, ayakta, sükûnet ve hareket hâlinde, hamamda otururken, devamlı beyitler söyler, Çelebi Hüsâmeddin de süratle yazıp yüksek sesle ona okur." Böylece,1259-1261 yıllarında yazılmaya başlanan ünlü eser, 1264-1268 yılları arasında tamamlanır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder